🚖36.Bölüm💮

11.7K 1.1K 446
                                    

                 
          
         
*36.Bölüm*
''Yakılacak yaramı, yandırır diye içtim. Dudakların şarabı, andırır diye içtim !''

____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________

Birileri için sıradan olsa da birileri için huzursuzluğun zirvesiydi bu akşam. Yanardağların patlayacağı, tüm fay hatlarının harekete geçeceği, okyanusların taşacağı, denizlerin kaynayacağı , kıyamet gibi , kıyamet kadar huzursuz bir akşam. Oysa ki herşey ne kadar da sakin görünüyordu.

Kenan'ın işten gelmesi ile başlamıştı Ahsen'in karın ağrısı. Akşam yemeğinden sonra Faik ustalara oturmaya gidileceği gerçeği bir tokat gibi çarpmıştı yüzüne. Ve oğlanları evde bırakmayacakları için onun evde tek başına kalmasına müsaade etmeyeceklerdi. Nitekim ağabeyi daha Türkan ve Kadir'in düğün gecesi olanları unutmamış, bugün gideceği görüşme için pastaneye kadar İlyas ile gitmesini istemişti. Nitekim düşündüğü gibi de olmuştu. Akşam yemeği sofrasında dilinin ucuyla gidesi olmadığını ima etmiş, iması Kenan tarafından anında reddedilmişti. Ve kendini Maviş'in içinde Faik ustanın evine giderken bulmuştu.

Her zamanki kadar sıcak ve samimiydi Nilüfer'in baba evi. Onları kapılarda karşılamış, sevgiyle kucaklamışlardı. Evde Selim ve Fulya'nın olmayışı fark edilmiyordu. Çünkü her iki sessiz karakter gitmiş, yerlerine Türkan gelmişti. Ve onlardan çok daha büyük bir yaşam belirtisi verdiği aşikardı. Hal böyle olunca ister istemez daha hareketlenmiş gibiydi ev. Nitekim kendi elleriyle gelinin getirdiği çeyizleri yerleştirdiklerinde fark etmişlerdi belli olan güzelliği. Üst kattaki oturma odasına geçilmiş, teker teker hal hatır sorulmalara başlanmıştı. Derken sertçe kapanan bir kapı sesi duyulmuştu önce. Arkasından da odanın girişinde Semih belirmişti. Ahsen'in yüzü bir anda kireç gibi kesilirken kaçamak bakışlarını genç adamın yorgun ve uykusuz yüzünde, uzayan sakallarında ve dağınık saçlarında gezdirmişti. Perişan görünüyordu. Oysaki kendisi sabah yengesinin ördüğü taç örgüsü ve iri dalgalar halinde sallanan sırma saçları, hafifçe sürmelenmiş gözleri ile her zamankinden daha güzeldi.

Semih kısa bir hoşgeldiniz dedikten sonra babası, ağabeyi ve eniştesinden tarafa oturmuş, fakat çatık kaşları altındaki mahsun çakırları hemen karşı çaprazında oturan kızda takılıp kalmıştı. İlk değildi bu. Son da olmayacaktı. Belki de daha çok denk düşeceklerdi böyle oturmalarda. Ve belki de o zaman yanlarında başkaları oturuyor olacaktı. Yo ! Yo bunu düşüncesi dahi Semih'in nefesini kesmeye yetmişti. Bugün gördüğü manzara onu parça parça öldürmeye yetmişti zaten. Bir de Ahsen'in başkasının olduğunu bilmek... Genç adam elini gömleğinin yakasına götürüp daralmış bir vaziyette çekiştirmişti. Öyle birşeye izin verdiği gün öldüğü gün olurdu. Kalbi atmaya devam etse bile hayatına yaşayan bir ölü olarak devam ederdi. Derken Nuray Hanım yerinde dertli dertli kıpırdanmış, bakışları içi gider gibi Ahsen'e dönerken zorlukla tebessüm etmişti.

-Ahsen kızım.'demişti içinden gelinim demek nasip olmadı kahırları yaşarken. Buruk bir tavırla kısmıştı gözlerini. 'Aldık hayırlı haberlerini. Biz seni okula devam edecek biliyoruz diye şaşırdık. Hayırlısı olsun.'

Kahrolmuştu duyduğunda. Türkan söylediği an tansiyonları bir inmiş, bir çıkmıştı. Oysaki daha Nilüfer'in evine gittikleri ilk gün göz koymuştu bu kıza. Lakin nasip olmamıştı. Ah şu Nilüfer okuyacak diye inat etmiş olmasaydı belki de şimdi düğün dernek kuracaklardı ! Gitmişti kız ellere ! Ah ki ne ah ! Ahsen duyduğu sözlerle bir anda buz kesmiş, tüm hücreleri üzerinde hissettiği çakır gözler ile gerilirken başını hafifçe sallamıştı. Semih'in olduğu bir ortamda ne diyebilirdi ki ? Fakat alışmalıydı. Madem bir karar vermişti. O zaman gereken ne varsa onu yapacaktı. Kucağında tuttuğu avuçlarına tırnaklarını stresle saplamıştı.

Karagümrük Yanıyor (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin