,

1.5K 494 475
                                    

Merhabalar!

Öneri: okurken medyadaki müziği döngüde dinleyin.

Yoğun istek üzerine bu bölümü kahraman bakış açısıyla yazdım, siz beğenirseniz böyle yazmaya devam ederim, beğenmezseniz de ilahi bakış açısıyla yazarım. Siz seçin💓


Kalbim duracak gibiydi, neden gözümü tekrar aynı rüyaya açmıştım? Bu ani şaşkınlığım yüzsüz kadının dikkatini çekmişti sanırım, arada kafasını bana çevirip duruyordu, derdi neydi acaba? Şimdilik yapabileceğim en iyi şey, hiçbir şey söylemeden gözlem yapıp tam olarak neyin içinde olduğumu anlamak olacak sanırım, diye düşündüm. Bacağımın ağrısı da giderek şiddetleniyordu. Bir rüyada neden acı çekiyordum ki sanki.. 

Kapı sonunda açıldı, kadının ardından topallayarak içeri girdim. İçerisi kocaman gözüküyordu, giriş bölümü olmak için fazlasıyla büyük olan bu odada neredeyse hiçbir şey yoktu, tavansa sanki sonsuza kadar uzanıyordu. En ortada devasa bir 'Düşünen Adam' heykeli duruyordu ve nedense insanın hoşuna gidiyordu bu heykel. Duvarları kaplayan koca pencereler yine çok gösterişliydi, duvarlar insanda estetik haz uyandıran bir duvar kağıdıyla kaplıydı ve içerisinde resim olmayan altın işlemeli koca çerçeveler asılıydı duvarlara. İçerisi dışarıya nazaran epey aydınlıktı hatta kapı açılır açılmaz gözlerim kamaşmıştı. Etrafa bakındım ama hiçbir ışık kaynağı göremedim, tavanda devasa bir avize asılıydı ama ışığın oradan gelmediği barizdi. İnsanın içini ferahlatan bir aydınlıktı.

Kadının peşinden, devasa heykelin yanından geçerek odanın ta öbür ucundaki bir kapıya kadar yürüdüm. İçerisi çok mu sıcak olmuştu ne, sanki alevler içinde yanıyormuş gibi hissediyordum, bu korkunç titreme de cabası. Burada yüzlerce kapı vardı sanki, hepsinin farklı yerlere çıktığını düşünmek çok zordu, bunun için buranın devasa bir yer olması gerekirdi, dışarıdan çokta büyük görünmüyordu halbuki. Islak elbisemden sızan yağmur suyu arkamdan uzun bir yol yapmıştı. 

Kadın kapıyı açtı ve içeri girdik, upuzun bir koridor vardı, pek çok tarafa dallanıyordu. Dümdüz yürüdük. Bacaklarımın titrediğini hissediyordum. Gücümün son damlalarını akıtıyordum. Biz yürürken koridorun sağ tarafına açılan bir kolundan bir erkek karşımıza çıktı, yüzünde korkunç, beyaz bir maske vardı.

Bu adam aniden karşımıza çıktığında kalbim duracak sanmıştım. O da benzer bir şekilde korkmuş olmalı ki benim gibi geri çekildi. Kafasını bir bana bir biraz ötedeki kadına çevirdi. O kadar korkmama rağmen, 'Acaba bunun yüzü var mı?' diye düşünmeden edemedim. Bir kaç saniye boyunca kimse ne bir şey söyledi ne pozisyonunu değiştirdi. Sonunda maskeli adam kafasını sağa yatırıp o şekilde bana yaklaşmaya başladı. Bir kaç adım geri gittim ama o benden hızlıydı, nazikçe saçlarıma dokundu. Sonra işaret parmağının tersiyle yanağımı okşadı, gerçekliğimi test ediyor gibiydi. Soğuk terler döküyordum, kalbim her an durabilirdi. Bu ne biçim bir rüya?

"Onu sokakta buldum, başkana götüreceğim." dedi yüzsüz kadın. Kafası zaten sağa yatık duran maskeli adam kafasını biraz daha eğerek yüzsüz kadına baktı. 

"Başkan yok." dedi hırıltılı bir sesle yavaşça. Bu ses, bu tip... Bir korku filminin içinde olabilirim şuan. Hayır, bu bir kabustu. 

"Ne demek başkan yok? Nereye gitti?" diye sordu kadın, sesi neden durup dururken eko yaptı ki? Dur bir dakika, neden bu kadından iki tane var? Korkunç adam da ikiye bölünüyor. Zemin ayağımın altından kayıyor...

...

"Mümkün değil, hiçbir şekilde hislerine ulaşamıyorum." Bu da kimin sesiydi? Gözlerimi açamıyordum, göz kapaklarım çok ağırdı. Etraftan ciddi konuşma sesleri geliyordu. kafamda korkunç bir ağrı vardı. 

YÜZSÜZLER DİYARI (SN 314)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin