13.

156 13 0
                                    

3 yıl sonra..

Türkiyeden gideli tam üç yıl geçmişti. Herkesle bağımı kopardım. Kendimde bile değildim bu üç yıl.

Fakat şimdi geri dönme zamanı.

Zamanı mı gerçekten bilmiyorum fakat zorundayım.

Düşünmemek için kulaklığımı takacaktım ki üzerime dökülen şeyle hızla ayağa kalktım ve üzerime baktım. Beyaz eşofmanımda kıpkırmızı bir şarap lekesi vardı. Şarap lekesi..

"Kusura bakmayın." gülerek ağzının içinde konuşan adama baktım.

"Uçakta sarhoş olacak kadar ne yaşadınız acaba beyefendi? Biraz dikkat etsenize!" sinirlenmemeliydim. sakinleşmeliyim. Sakinim. Sakinsin kızım. Huh.

"Sarhoş mu? O ne? Yok ben değilim o." Gözlerimi devirdim. Sarhoş adamın tekiyle uğraşmamak için yanından geçip lavaboya girdim.

Kollarıma gelen şarabı yıkadıktan sonra çıktım. Eşofmanımı temizlemekle uğraşamazdım. Zaten çıkmazdı da.

"Beyefendi neden burada oturuyorsunuz? Yerinize gider misiniz lütfen?" bayık gözleriyle yalnızca yüzümü inceledi. Cevap vermeden başını cama çevirdi. Adam kafadan hastaydı. Bana da hep böyleler denk geliyordu.

Aklıma gelenle nefesimin kesildiğini hissettim.

"Çok garip değil mi?" kaşlarım çatıldı. Cevap vermedim. Zira nefes dahi alamıyordum ki cevap vereyim.

"Gerçekten garip. Çok garip. Birinin ölümü, bir daha onu göremeyecek olmak çok garip. İnsan yaşamadan anlamıyormuş. Kendinden çok sevdiğin insanın ölümünü yaşamadan anlayamıyormuş. Şimdi şu camı kırıp atlamak isterdim. Yanına gitmek. Ama yaparsam beni asla affetmez diye yapamıyorum. Ölemiyorum bile. Ancak böyle içiyorum. Fakat artık içmek fayda etmiyor. Daha çok hatırlatıyor onu. Unutturmuyor, sarhoş bile olamıyorum. Rol yapıyor öyleymiş gibi davranıp unutmaya çalışıyorum." yutkunamadım.

"Ö-öyle. Garip, çok garip. Ölmekte çare değil maalesef. İçkiyi de boşversenize ölmekten beter eder sizi. Unutturmaz. Düşüncelerle boğuşturur. Hayatınıza devam etmek zorundasınız" sesim titriyordu konuşurken. Ağır bir şekilde başını çevirdi bana doğru.

"Ne anlarsınız ki? Dışarıdan bakıp yorum yapmak kolay. Hiçbir şeyin zorunda değilim."

"Asıl sizin söylediğinizi söylemek kolay. Kimsenin ne yaşadığını bilemezsiniz. Anlarım. Çok iyi anlarım ama anlamamayı tercih ederdim. Ayrıca eğer kaybettiğiniz kişinin sizi affetmesini istiyorsanız hayatınıza devam etmek zorundasınız. Bu halinizi yaşayan biri görse o bile sizi affetmez."  Cevap vermedi. Bende bir şey daha söylemedim ve yolculuğun bitmesini bekledim.

Sen beni affedersin değil mi Canberk? Hayatıma devam ettiğim için bana kızmazsın?

KYK BORCU // textingWhere stories live. Discover now