final.

182 13 9
                                    

özür dileyerek başlayacağım. sinirlerim çok bozuk ve bu şekilde nasıl bir bölüm yazarım bilmiyorum. dahası Canberk'in üzerine başka birini getirmek benim için çok zor bir an önce final yapmak isterim fakat daha erken olduğunu da düşünüyorum. inanın çok büyük bir çelişkideyim. olan olaylar artık bardağın son damlasıydı benim için.

çok fazla devlet, siyaset gibi konuları konuşmam gerek duymam ve bilmem de. etrafımdakiler bir siyaset insanının ismini söylediğinde tanımam bile. istisnalar ve kafamıza kazınanlar hariç.

twitterda susamıyorum kendimi susturamıyorum sustukca daha çok konuşmak istiyorum. bu işlerle asla ilgisi olmayan beni bile bu hale getirdikleri için çok sinirliyim, okuduğum, gördüğüm şeyler için çok sinirliyim.

Siz peki, nasılsınız?

Normale dönmeye çalıştıkça sanki daha da sinirli bir hal alıyorum. Psikolojim artık kaldırmıyor. Ve ben bizim gördüğümüzü bizzat yaşayan insanları düşünemiyorum bile. bu konuya girip kimsenin yarasını deşmek istemiyorum.

Ama artık yeter. Ben dizi izlerken Atatürk lafını her duyduğumda, fotoğraflarını her gördüğümde, tarihle ilgili bir şey okurken onun başarılarında hep özlemle ağlayan bir insanım sadece. gerçekten sadece buydum. Beni bu şekilde konuşmaya iten şeyler hepimiz için çok ağır. Hep söylüyorum, ihanetmiş gibi hissettiriyor, gerçekten benim için söylemesi en zor şeylerden biri fakat biz gerçekten Atatürk'e ihtiyaç duyuyoruz. Hepimiz. Farkında olmadan dahi. Ne yapacağımızı bilmiyoruz halimiz nereye gidiyor bilmiyoruz. İnanın bana "Eğer bir gün bana ihtiyaç duyarsanız size hiçbir şey öğretememişimdir." diyen atamın bu sözünün üzerine ihtiyacımız olduğunu söylemekten gerçekten çok utanıyorum. Biz çok şey öğrendik ondan. Hala daha öğreneceğimiz öğrendiğimiz şeyler var. Ama bir tek ben mi bilmiyorum ama ihtiyaç duymamayı öğrenemiyorum.

Özür dilerim. Kendi topraklarımızda yaşamak istemediğimiz için, insana değer verilmediği için ben çok özür dilerim. Susamıyorum ve burayı bunlarla bu kadar meşgul etmek istemiyorum ama nedense, belki de birilerine en çok ulaşabileceğim yer burasıydı. Buraya da karışmayacaklarını düşündüm sanırım.

Bu kadar tatsız ve sinirli konuşmadan sonra bölüme geçiyorum. Sizi sıktıysam, farklı düşünceleri olanların düşüncelerini değiştirip kötüye yönlendirdiysem özür dilerim. Ama bunlar doğrular gerçekten.

Neyse çok uzattık daha da uzatmayalım.
••••

Bölüm burada başlıyor. Bölümün yarısından fazlasını aldığım için kusura bakmayın. Teşekkürler şimdiden, anlayışınız için...

"Gökçin! Gökçin Hanım!"

"Ne var? Görmüyor musunuz acelem var."

"Konuşmamız gerek." başımı salladım. hayır değil.

"Konuşacak bir şey yok. Sadece az önce yaptığınız şeyi bir daha yapmayın. Aksi taktirde cezasını çekmek zorunda kalırsınız. Hastanede bu tarz şeyler katı kurallar çerçevesinde yasaktır. Kurallara uymanız gerek. Başhekim olmanız ayrıcalıklı olduğunuz anlamına gelmiyor. Şimdi acelem var gitmeliyim." Gitmeliyim ki kendimi bu adama kaptırmayayım.

"Gerçekten çok ani oldu. O an doğru olan oymuş gibi geldi. Doğrusu buymuş, senmişsin gibi."

"Hayır, doğrusu bu değil. Doğrusu bende değilim. Tunç benden uzak dur. Ben başkasına aşık, acılı bir kadınım. Bunu sana zaten anlatmıştım. Niye şimdi birden gelip beni öpüyorsun. Yapma. Yanan ben değil sen olursun. İstemiyorum." istemiyorum. Neyi? Onun yanmasını mı yoksa onu mu? Kesinlikle onu istemiyorum.

Canberk'e ihanet ediyorum.

"Ölmüş birine aşık olamazsın Gökçin." söylediği cümlenin hemen ardından attığım tokatla yüzü sola doğru dönmüştü.

"Terbiyesizlik etme. Bu seni ilgilendiren bir konu değil."

Başım göğsündeyken kalp atışları kulağımdayken bir anda kesildiği o anı hatırladım. Bugün doğum günüydü. Hayır bugün ölüm yıl dönümüydü.

Mezarlığa geldiğimde daha yanına varamadan göz yaşlarım süzülmeye başladı.

"Canberk... nasılsın? özür dilerim. Yıllardır gelemediğim için. Türkiyeye döndüğüm an yanına gelemediğim içinde. Yapamadım. Cesaret edemedim. Yıllar sadece bana bir yaş daha kattı Canberk. Sensiz yalnızca yaşlar ilerledi. Zaman dursun istedim. Sana okulun bahçesinde seni seviyorum dediğimde dursun istedim. Bana mesajla evlenme teklifi ettiğinde dursun istedim. Yıllarca bu anılarla, fotoğraflarla yaşadım. Bu hep böyle devam edecek. Ama kızmıyorsun değil mi? Aynı zamanda hayatım devam ediyor sevgilim. Benden hep bunu istemiştin. Bazen sensiz hiç olmuyor biliyor musun? Burada olmadığım günler her 20 Şubatta ne yaptığımı ben bile bilmiyorum. Sen gibi birinin bu dünyaya geldiği için önce şükrettim. Sonra seni erkenden aldığı için isyan ettim Allah'a. Canberk bugün bir şey oldu. Hastaneye yeni gelen başhekim, beni öptü. Bunu anlatmak ne kadar zormuş. İhanet bu. İhanet ettim ben. Ama ben seni çok seviyorum ki.. Sevgilim, ben seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Sen benim cam gözlüm, toprak kokulumsun. Buraya gelince bile sen kokuyorsun ya çok farklı. Canberk ben unutamıyorum. Ben göğsünde yatarken, kalp atışlarını dünlerken git gide yavaşlayan o sesi unutamıyorum. Gitmiyor kulağımdan. Kafayı yemek üzereyim artık. Senin sesin gitmiyor, kokun gitmiyor sen gitmiyorsun. Seni o kadar çok özledim ki, sesini tekrar duymaya yanımda olduğunu hissetmeye o kadar çok ihtiyacım var ki anlatamam. İmkanım olsa ve sana bir kez sarılabilsem. Bunun için yapmayacağım şey yok. Canberk... ben doğum günlerine düşman oldum. Pastalara düşman oldum. Sen k pastanı üfleyemeden gittin ya, o günden beri pasta görmek dahi istemedim. Ama bugün, yıllar sonra buraya geldiğim ilk gün sevgilim. Sana pasta getirdim. Birlikte üflemek için." titreyen ellerimle pastayı poşetinden çıkardım. Neredeyse tüm vücudum titriyordu.

Zorla mumları yaktıktan sonra mezar taşına döndüm. Üzerinde yazan isme. Doğum tarihine baktım.

Canberk Yıldız.
20.02.1995
20.02.2019

"İyi ki doğdun sevgilim. İyi ki doğdun ve iyi ki seninle tanışma şansını bana sundun. Teşekkür ederim." akan göz yaşlarımla gülümsemeye çalıştım. Ardından pastaya döndüm.

"Üflüyorum." titreyen dudaklarımla üflediğim mumlara baktım. 20 şubat. her yıl daha da zorlaşıyor bu tarih.

"Sen hep iyi ki sevgilim."

ben bu bölümü ağlayarak yazdım.

Ben bu kitabı kurgularken hayal kuruyordum. Canberk diye biri vardı ama Gökçin yoktu. Canberk'in ölümünü hayal kurarken bağıra bağıra ağlamıştım. Şimdi bu bölümüde ağlayarak yazdım.

bölümün başında final olmaması gerektiğini söylüyorum çünkü daha olacak çok şey olduğunu.

aslına bakarsanız anlamışsınızdır. Tunç ve Gökçini yazacaktım ama inanın buna ne gönlüm el verdi ne de elim yazmaya gitti.

bu kitapta Gökçin ve Canberk'in aşkını çok göremedik. Çünkü asıl göstermek istediğim acıların üzerine doğan ama yara bandından çok birbirlerini ömür boyu saran bir aşktı. Ama özür dilerim ben Canberk'e bunu yapamam. Düşündükçe daha çok ağlıyorum. Bölümün sonuna yaklaştığımda bu bölümün final olmasına karar verdim. İstediğiniz gibi bir kitap olmamış olabilir ama gerçekten aslında böyle olmayacaktı işte...

Canberk, sen benim hayallerimdeki o temiz çocuksun. Sen çok güzel bir adamsın. Hayalimdekimden bile güzelsin. Ve hep öyle kalacaksın.. İyi ki doğdun Canberk Yıldız.

Işıklar içinde uyu...

hayatı anlık bir ölüm. İçinizden geldiği gibi yaşayın. Ne istiyorsanız yapın. İçinizde hiçbir şey kalmasın. Ve kendinize çok dikkat edin.

hoşçakalın...

KYK BORCU // textingWhere stories live. Discover now