BÖLÜM 2

211 30 307
                                    

MEDYA : ÇİĞDEM ÜLGEN

💥💥💥💥💥

Odamın kapısının birden açılmasıyla birlikte başımı gelen kişiye kaldırmam bir oldu.

"Komiserim, şu Çakal İlker..."

"Ne olmuş ona?" diye sordum hemen, kaşlarım da çatılmıştı.

"Yerini tespit etmiş bizim arkadaşlar."

Hemen ayaklandım. "O halde topla ekibi. Baskına gidiyoruz."

Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım. Ve içimde kaybolup giden insanlar... Eskisi kadar kafama takmasam da bazı şeyleri, bazen yine de içimin almadığı haksızlıklar...

Şimdiye kadar hep sabretmiştim. Ve hep bir gün kardeşimin katilini bulma umuduyla yaşamıştım. Bulacak ve hakettiği cezayı almasını sağlayacaktım. Ona cezasını ben veremezdim. Ben bir polistim ve zorunda olmadıkça bir suçluyu öldüremezdim. Çünkü o zaman görevimden olurdum. Ve görevimden uzaklaştırılmayı da hiç mi hiç istemiyordum. Bu son istediğim şeylerden biri bile değildi. Mesleğimi seviyordum. Mesleğim benim herşeyimdi.

Eğer mesleğimden vazgeçersem, hayatımdan vazgeçmiş sayılırdım.

Ve bir insan, hayatından vazgeçebilir miydi?

Söylenilen adrese gelmiştik. Lüks bir evdi burası. Daha doğrusu bir villaya benziyordu. Cebimden telsizimi çıkararak ekiple iletişime geçmeye başladım.

"Dikkatli olun. Çakal İlker'e hiçbir şey yapmadan emniyete götürmemiz lazım. Ona göre!"

"Ama Komiserim..." ses Ali'ye aitti.

"Beni duydun Ali. Sakın emrim dışında bir harekette bulunayım deme!"

Derin bir nefes alma sesi duydum.

"Tamam mı Ali! Bak, onun ifadesini almamız gerekiyor. Onun yaptığından emin bile değiliz!." Sonuçta sadece bir rüyaya dayanarak bulmuştum onu.

Kısa bir süre sonra cevap vermişti.

"Tamam Komiserim. Siz nasıl isterseniz."

O sırada az ileriden ekipteki bir kişi göründü. "Komiserim, aralarına sızdırdığım sivil polisimizden haber geldi. Çakal İlker biz gelmeden evvel çıkıp gitmiş."

Kaşlarımı çatarak öfkeyle soludum. "Topla ekibi, geri dönüyoruz!"

Olmazdı. Onu evinde yakalamamız gerekiyordu. Şimdi kim bilir neredeydi? Ekip, aralarına sivil polislerimizden birini sızdırarak güzel bir iş başarmıştı. En azından ondan ayrıntılı haberler alırdık. Evde kimler var? Kaç kişi yaşıyorlar? Ve daha binlerce bilgi... Bu iyi olmuştu.

Ama er ya da geç yakalanacaktı. Onun yeri ancak hapis olabilirdi. O artık dışarıda elini kolunu sallayarak gezemeyecekti. Sayılı günleri kalmıştı. Hissediyordum. Sadece zamandı. Zamana bıraktım artık. Zaman her şeyin ilacı. Bazen uyuduğumda ve bazen de uyanırken beni tavana bakmama sebep olan, içimi dolmuş şekilde nefesimi ağırlaştıran bu hislerim bana dokunuyor. Yine de geçiyor, her şeyin bir sonu var. Aklının konuşmasına, kalbinin düşünmesine ihtiyacı var.

Ali'ye dönerek, "Bana şu İlker'le ilgili topladığın bilgileri getir hemen!" dedim kaşlarımı çatarak. Neden dosyayı bana getirmeyip direkt tespit ettikleri yeri söylediyse. O da suçunu biliyor olacak ki, gözlerini kaçırarak başını salladı. Bu Ali'de bir şeyler vardı. Ama ne?

KALBİNDE MÜEBBET HAPİS Where stories live. Discover now