8.Bölüm: Liste Sırası

47 9 21
                                    

8. Bölüme hoşgeldiniz:) Bu bölümü çok seviyorum. Her bölüm için geçerli bu sevgim. İlk bölümler doğaçlama olarak başlamıştı. Sonra Kumsal ve Deniz yavaş yavaş aklımda daha da yer etmeye başladı. Sanki geçen sene tanışmış olduğum iki arkadaşım gibiler. Belki size saçma gelir ama keşke yazılarımdan ayrılıp yanıma gelebilseler. Onlarla sarılmayı ne çok isterdim. Herneyse birazcık içimi döktüm:) Daha fazla uzatmadan sizi bölümle başbaşa bırakıyorum. 
🌸🌸🌸

''Her fotoğraf karesi çekildiği andan itibaren geçmişi yansıtır. Her fotoğraf geçmişten bir parçadır ve her parça bizi oluşturur çünkü geçmiş bizi bu gün olduğumuz kişi yapar."

Gözlerim kapalıyken bir elin elimi sımsıkı tuttuğunu hissettim. Çok farklı bir histi. Sanki elimi tutarken bana söz veriyordu. Ona gözlerim kapalı güvenebileceğimi söylüyordu. Kapalı gözlerimi yavaşça araladım. Başımı kaldırdım ve elimi tutan kişiye çevirdim bakışlarımı. Kirpiklerinin arasından yıldızlar gibi parıldayan koyu mavi gözlerine baktım ve bu sefer gözlerimi bir kere olsun kaçırmadım. Bir kez daha emin olmuştum.

Onun gözleri dalgalı bir deniz gibiydi...

Gözlerimin içine bakarken tebessüm etti. Ardından güzel gözlerini bana bir şeyi göstermek istermiş gibi gökyüzüne kaldırdı. Bende onun gibi gözlerimi gökyüzüne çevirdim. İhtişamlı gökyüzünde bir dolunay ve yanına serpiştirilmiş ışıldayan yıldızlar vardı. Bu güzel manzarayı bir süre hayranlıkla izledim.

Bir kaç dakikanın ardından bakışlarımı tekrar yüzüne çevirdim. Artık mavi gözleri yere bakıyordu bende onunla birlikte başımı yere eğdim.

İşte o an fark etmiştim. Denizin içindeydik ve dizlerimize kadar gelen su , dizlerimize çarparak minik dalgalar oluşturuyordu.

Berrak suda ayaklarımı ve ayaklarımın altındaki kumu çok rahat görebiliyordum.

Ayaklarımızın altındaki kumlar sanki o an hareket haline geçivermişti. Sonra deniz hafif dalgalanmaya başladı ve içinde parıldayan mavi bir taş gördüm.

O kadar güzel gözüküyordu ki...

Deniz'in elini bırakmadan taşa doğru eğildim. Bir anda dalgalar güçlenivermişti ama bu mavi taşı görmemi engellemiyordu.

Mavi taşı alabilmek için elimi uzatmıştım ki dalgalar daha da şiddetlenmişti ,  güzel taşı kendisiyle birlikte sürüklüyordu. Parıldayan taşı bulabilmek için bir kaç adım attım ve Deniz elimi bıraktı. O elimi bıraktığında paniğe kapılmıştım. Deniz seviyesi birden yükseliverdi ve boğazıma kadar suyun altında kaldım. Dalgalar daha da güçleniyor beni de sürüklüyordu. Deniz'i görmeye çalışıyordum ama olmuyordu , göremiyordum.

Deniz beni içine çekerken son bir umutla bağırdım.

"Deniz yardım et!"

Deniz yardım etmedi ve ben sular altında kaldım. Dalgalar beni içine çekerken boğulduğumu hissediyordum. Dalgalar beni denizin içine itiyordu , batıyordum.
Kafamı kuma çarptığımı hissetmemle gözlerimi açmam bir oldu. Ağzımdan köpükler çıkmaya başladığında daha fazla nefessiz kalamayacağımı anlamıştım. Tam anlamıyla boğuluyordum artık.

Şaşkınlıkla gözlerimin önünden geçen mavi taşa baktım. Denizin beni içine çektiği gibi o mavi taşı da benim yanıma sürüklediğini anladım. Son bir hamleyle mavi taşa elimi uzattım. Avucumda hissettiğim taşı sıktım. Çok farklıydı dokusu. Avucumun içinde tutmama rağmen hala parlıyor hatta etrafımı aydınlatıyor gibiydi. Avucumu açtığımda mavi taşın kalp şeklinde olduğunu fark etmiştim. Güzel taş ışıldamaya devam ediyordu fakat benim benim artık ışıldamaya zamanım kalmamıştı.

Kumsal'ın KalbiDove le storie prendono vita. Scoprilo ora