as i am'in playlistine bakmak isterseniz profilimde var <3
2673 kelime
—
Jeongguk, kendisine Hogwarts Mektubu'nun geldiği günü dün gibi hatırlıyordu.
Pazar günü ailecek kahvaltılarını yaparlarken gündüz vakti mutfak pencerelerine bir baykuşun gelip açık camdan içeriye bir zarf bırakması sık sık yaşadıkları bir olay değildi en nihayetinde. Üstelik, eğer zarfın üstünde gönderilen kişi olarak 12 yaşındaki Jeongguk'un adı yazıyorsa.
Jeongguk yemeğine öyle bir odaklanmıştı ki, gündüz vakti bir baykuşun pencerelerine geldiğini ve üstünde kendi adının yazılı olduğu bir zarfı içeriye bıraktığını bile fark edememişti. Annesi ile babası birbirlerine anlamaz gözlerle bakarken ikisi de yerlerinden kalkmış ve zarfa uzanıp beraber okumaya başlamışlardı. İlk konuşan Jeongguk'un babası olmuştu.
"Biri 1 nisan şakası falan mı yapıyor?"
"Bugün 1 nisan değil, hayatım."
Jeongguk'un ebeveynleri, büyüden ve büyücülerden haberdarlardı fakat hiçbir zaman oğullarının bir büyücü olacağına ihtimal vermemişlerdi; Jeongguk gayet normal bir çocuktu ve bu zamana kadar büyücü olduğuna dair herhangi bir ipucu yakalamamışlardı. Bu yüzden bir an için her ikisi de bir yanlışlık olup olamayacağına dair şüpheye düşmüşlerdi fakat gün içinde evlerine gelen, Jeongguk'un büyücü olan teyzesi bu konuda herhangi bir yanlışlık olmadığını, Jeongguk'un büyücü olduğunu söylemişti.
Jeongguk'un teyzesi, Jeongguk daha çok küçükken evine geldiği zaman, ev cinine yalnızca muggleların onu göremeyeceği görünmezlik büyüsünü yaptığında ve Jeongguk içeriye girdiği andan itibaren ev cinine onunla oyun oynaması için ağladığından beri, yeğeninin bir büyücü olduğunu biliyordu fakat bunu hiçbir zaman kardeşine ve onun eşine söylemedi. Ne de olsa Jeongguk 12 yaşına geldiğinde öğreneceklerdi ve öğrenmişlerdi de.
Sonrası ise çok hızlı gelişmişti; teyzesinin önderliğinde Jeongguk'a onun bir büyücü olduğunu söylediler ve enteresan bir şekilde Jeongguk bu durumu çok fazla yadırgamayıp büyücü olduğu düşüncesine sıkı sıkı sarıldı.
Birkaç gün sonra, Jeongguk'a gelen mektupta okuldaki dersler için ihtiyacı olacak eşyaların yazılı olduğu listeyi alarak teyzesiyle beraber uçuş tozuyla Diagon Yolu'na gitmişlerdi. Her şey Jeongguk için yeniydi ama kendisini bu yeni gelişen olaylara hiç yabancı hissetmiyordu.
Jeongguk, 9¾ platformuna adım attığı ilk günü de tıpkı dün gibi hatırlıyordu; ne kadar heyecanlı olduğunu ve gerginlikten ellerinin nasıl buz kestiğini.
Anne ve babasına son kez sarılıp teyzesinin de yardımıyla 9 ile 10. peronların arasındaki duvardan koşarak geçtiğinde ve karşısında 'Hogwarts Express' yazan treni gördüğünde gülümsemesine engel olamamıştı. Teyzesi onu trene bindirmeden hemen önce, "Seni tanıştırmak istediğim biri var." diyerek Jeongguk'u en yakın arkadaşının oğlu, Kim Namjoon ile tanıştırmış ve Jeongguk daha Namjoon'u görür görmez onun hakkında çok güzel bir izlenim edinmişti.
Namjoon, Jeongguk'dan 1 yaş büyük, gözlüklü, bronz tenli, yaşına göre uzun boylu ve yakışıklı bir çocuktu. Hafif mütebessim, sevecen ifadesi, etrafta dolaşan fıldır fıldır gözleri ve Jeongguk'a olan arkadaş canlısı yaklaşımıyla küçük çocuğu çok rahatlatmıştı.
"Bak, Jeongguk. Burası boş. İstersen bu kompartmana geçebiliriz." dedi Jeongguk'u nazikçe içeriye doğru yönlendirirken. Ardından da, cübbesinden çıkardığı asasını valizlere doğrultup, "Wingardium Leviosa!" demiş ve valizlerin üst tarafa yerleşmesini sağlamıştı. Jeongguk ise ağzı açık bir şekilde Namjoon'u izliyordu bu sırada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
as i am ✓
FanfictionJeongguk, Hogwarts'daki ilk yılından beri dikkatini çeken Taehyung'un onu hiçbir zaman fark etmeyeceğini düşünüyordu.