7

3.4K 451 228
                                    

5535 kelime

"Jeonggukcum, kalkar mısın artık?"

Hoseok'un hafiften sinirli çıkmaya başlayan sesiyle beraber Jeongguk, sonunda kafasını yastığından kaldırabilmişti.

"Merlin'e şükürler olsun." diye inledi Hoseok. "Sonunda kalkabildin." Ardından Jeongguk'un dolabına yönelip kıyafetlerini çıkartmış ve kucağına bırakmıştı. "Kahvaltı beş dakika sonra bitecek, hemen giyinip gel." Kapıdan çıkmadan hemen önce yeniden Jeongguk'a dönmüş, "Sakın bir daha yatayım deme." dedikten sonra da gitmişti ama Jeongguk, Hoseok kapıdan çıkar çıkmaz kafasını yeniden yastığına koydu.

İki gece önce Taehyung ile beraber yaptıkları yürüyüşü unutamıyordu. Evet, bu her zaman yaptıkları bir şeydi ama iki gün önceki çok farklı hissettirmişti. Belki de Taehyung'un ilk kez, az da olsa kendisi hakkında bir şey söylemesi veya kendi atkısını onun boynuna sararken birbirlerine bu kadar yakın olmalarından dolayıydı. Nedenini tam olarak kestiremiyordu ama bir şeyler çok farklı hissettirmişti.

Odanın kapısı çalındığında, Hoseok'un onu yeniden kontrole geldiğini düşünerek anında yatağından kalktı ve kıyafetlerine yöneldi.

"Jeongguk?"

Kendisine seslenen kişinin Hoseok olmadığını fark edince derin bir nefes vererek arkasına baktı ve aralık kapıdan Hyunsuk'un kafasını hafifçe içeriye uzattığını gördü.

"Hyunsuk..." derken omuzları rahatlamayla hafifçe çöktü. "Hobi sandım seni, ödüm koptu." Korkmakta haklıydı çünkü eğer Hoseok onun hâlâ yattığını görmüş olsaydı Jeongguk falan dinlemez mahvederdi onu.

Hyunsuk, Jeongguk'un tepkisine hafifçe kıkırdadı. "Kusura bakma." dedikten sonra baş parmağıyla arkasını işaret etti. "Taehyung dışarıda seni bekliyor da... onu söylemeye gelmiştim."

"Ne?" Jeongguk'un, pijamasını çıkarmaya başlayan eli olduğu yerde donakalmıştı. Şaşkınlıkla Hyunsuk'a bakıyordu. "Neden? Nerede?"

"Bina kapısının önünde." dedi. "Ve, nedenini bilmiyorum. Yalnızca benden seni çağırmamı istedi."

Jeongguk, daha önce hiç bu kadar hızlı hazırlandığı bir günü hatırlamıyordu. Pantolonunu giyerken az daha yere kapaklanmaktan son anda kurtulmuştu ve gömleğinin düğmelerini yamuk iliklediğini ancak ayna karşısına geçtiğinde fark edebilmişti.

Taehyung'un neden sabahleyin kendi binasına onu görmek için geldiğini bilmiyordu. Zaten gün içinde görüşüyorlardı ve bu ilk kez oluyordu. Daha önce ikisi de hiçbir zaman birbirlerinin binalarının önüne kadar gelmemişlerdi.

Taehyung'u daha fazla bekletmemek adına kapıya doğru koşarken yamuk yumuk taktığı kravatı omzunun üzerinden havalanıyordu. Ortak salonu da arkasında bırakıp geçitten ilerledikten sonra sonunda dışarı çıkabilmişti. Varillerin arasından ilerleyip sağ tarafa döndüğünde Taehyung'un, büyük natürmort tabloyu incelediğini gördü.

"Hey." Jeongguk seslendiğinde, Taehyung dönüp ona baktı. "Umarım çok beklememişsindir." diye devam etti Jeongguk, gergince gülümseyerek. İki elini de birbirine kenetlemişti ve Taehyung'un neden geldiğini veya herhangi bir şey söylemesini bekliyordu.

Taehyung, Jeongguk'a bakarken birkaç kez gözlerini hızla kırpıştırdı ve ardından, "Saçına... bir şey mi yaptın?" diye sordu. Normalde Jeongguk'un saçları hep dümdüz olurdu ama şu an kabarık ve hafiften kıvırcıktı.

Güzel görünüyordu.

Jenogguk ilk başta Taehyung'un dediği şeyi anlayamayarak kaşlarını çattı ve ellerini saçlarına götürdüğünde gözlerini yumarak içinden kendisine küfür etti. Her sabah erkenden kalkıp saçlarını düzleştirirdi fakat bugün, yatağından yalnızca beş dakika önce kalkmış olmasından mütevellit, düzleştirmeyi unutmuştu. Jeongguk, Hogwarts'da bulunduğu altı yıl boyunca bir gün bile saçlarını düzleştirmeden odasından çıkmamıştı; onları düzleştirmeyi asla unutmazdı fakat konu Taehyung'du ve evet... unutmuştu.

as i am ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin