Hile

800 48 24
                                    

Gözlerim yeni bir güne erken açılmış sabahın en erken saatlerinde kendimi savcılığa atmıştım. Odamda dosyaları incelerken elim sakağımdan hiç ayrılmıyordu. Dün hiç yaşanmamış gibi sanki aklımın bana oynadığı oyunmuş gibi gelmişti. Oysa katilin nefes sesini bile en yakından hissetmiştim. Bunları düşündükçe oflamama engel olamıyordum. Aklımda ne ceza dosyalarını araştırmak vardı ne de soruşturacağım davalar. Hepsini geri tepmiş tek bir dosyaya ilgiliydim ve o dosyayı kapatmadan uyku uyumak bile istemiyordum.

Soluğumu sakinlikle dışarı verdim. Artık kim olduğunu biliyordum. Tek yapmam gereken gizlice yürüttüğüm bu işi habersizce bitirmekti.

Kapım iki kez nazikçe tıklatıldı. Gelen kişi Servet'di.

"Müsait misin?"

Kafamı salladım. Elimle koltuğu gösterdim. "Evet evet gel içeri."

Yerine oturur oturmaz adımın yazılı olduğu ahşap masife parmak ucuyla dokundu. Bir şeyler ağzında gevelese de bilgisayardaki koda o kadar odaklanmıştım ki duymamistim. Bu kağıt parçası bana ilk karşılaştığımızda yerde bulduğum koddu. İçine girer girmez ölen insanların biyografisinden her şeyine kadar yazılı bir şekilde karşımdaydı. Bir dosyaya daha tıklayınca kanlı görsellerle karşılaştım. Görsellerin silik fakat kan dondurucu bir şekilde tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Soğuk bakışlarım her bir ayrıntıyı incelemek için fırsat kollasa da Servet'in sesi beni gerçeğe döndürdü.

"İki dosyayı daha ertelemişsin."

Gözlerine baktım. Onun gözlerinde bile katilin silüetini görüyordum sanki. Gözlerimi iki kez açıp kapadım. Bu kez de duvarda kanlı yazılar vardı sanki. Etrafımda bu kadar kan bana geceleri rahatsız uykumdan uyandıran göl gibi akan kanları anımsatıyordu.

"Enes?"

Neden şaşırmıştım bu kadar? Ona yaklaşmış bana ne kadar tehlikeli olduğunu göstermek için delil vermişti. Peki ya sonra? Ben onu tek başıma adalete teslim edebilecek miydim?

"Enes sana diyorum?"

Ne?

Servet'in kalın sesi boşluğa dalan gözlerimi ondan ayırdı. Adamın yüzüne dalmışım. Aman ne hoş.

"Ne?"

"Robot gibi kaldın lan öyle, korktum oğlum iyi misin?"

"İyiyim uykusuzum birkaç gündür daldım öyle, ne demiştin anlamadım?"

"Cinayet dosyaları diyorum alo? Başkasına vermişsin."

"Haa, evet ya cinayet büro ilgilenecek onlarla. "

"Neden?"

"Ne neden? Ben öyle münasip gördüm."

İçimdeki kanuni bana iyi gelmiyordu.

"Enes ne yaptığının farkındasın değil mi? Hem-"

"Ooof Servet yine zırvalamaya başlama oğlum ya, sen de cinayet bürosundasın hallet işte bir iki şeyi allah allah."

Bir şey demedi ben de umursamadım. Aklım bilgisayarda açık olan görüntülerdeydi. Bir an önce eve gidip incelemek için fırsat kolluyordum.

"Şu katille ilgili iki ip ucu bulunmuş cinayet mahallinde birazdan oraya gideceğiz. Yani sen gelmiyorsun değil mi?"

Gururdan bahsediyordu. Gözlerimde sanki bir şeyler arıyordu. Belli etmeden başımı olumsuzca salladım.

"Bu gece işlerim var yerime ilgilenecek savcılar oldukça fazla." Duruşumu bozmadım. O da devam etti konuşmasına. "Başsavcı da orada olacakmış. Büyük gelişmeymiş diyorlar." Bunu diyip koltuğa yayıldı.

GİRDAP (BXB)Where stories live. Discover now