Öleceğim

12.4K 434 34
                                    

Demir ile balkonda oturmamızın üzerinden bayağı vakit geçmişti, Demir ile içeriye girmiştik ve şimdi uyuyordu.
Uzun zamandır uyuyordu, zaten en iyisi uyumasıydı. Bende su içmek için aşağıya inmeye karar vermiştim. Zaten ne istek kalmıştı ne de iştah.Aşağıya indiğimde daha önce biz yemek yerken gelen adamı görmüştüm.

"Sen, ne yapıyorsun?!" Bağırmasına anlam veremeyerek yanına ilerlemiştim. Garip bir adamdı, kendisini çok belli ediyordu.

"Bağırmadan konuş." Karşıma geçerek yukarıdan bana bakmıştı. Kahverengi gözleri ateş saçıyordu. Ne içindi bu öfke şimdi?

"Senin gitme vaktin geldi bence." Gidersem bazı şeyleri yoluna sokabilirdim. Aptalca bir düşünceydi ama Demir iyi değildi.

"Peki o zaman." Şaşırarak öylece gözlerime bakmıştı. Bu kadar çabuk kabul etmeme şaşırmış gibiydi.

"Tamam, babanı arayayım, seni gelip alsın." Kafamı sallayarak dudaklarımı ıslatmıştım.

Affı zor olan bir şey yaptığını düşünüyorsan, affedilmekten ölesiye kork.

Dedem bana hep böyle söylerdi, bu cümleyi anlaması benim için hep bir ölüm gibi gelmişti ama şimdi anlıyordum. Hayır, gitmemde sorun yoktu, bütün sorun gittikten sonra olacak olan şeylerdi.

"Gel kızını al." Bu cümleden sonra telefonu kapatmıştı. "Siraça ben açıklarım, gitmen onun için çok daha iyi olacak emin ol." Şüphelendiği bir şeyler olmalıydı.

"Tamam." Koltuğa geri oturarak gözlerini ovalamıştı. Oda yorgun ve uykusuzdu, bu neydi böyle herkeste bir şeyler vardı.

"Geldiğinde haber verirler, yardımın için sağol ama o artık iyileşemez." Kafamı sallayarak bende koltuğa oturmuştum. Düşüncesi iğrençti.

"Tamam." Kalbimde iğrenç bir sancı vardı. Bu sancının sebebi gidişim miydi? Yoksa başka bir şey miydi?

"Ayza, beni yanlış anlama, böyle yaparak her şeyi zorlaştırıyorsun." Kafamı sallayarak beklemeye başlamıştım.

Bekleyişim çok uzun sürmemişti. Yada bana kısa gelmişti bilmiyordum. Sonuç olarak babamın geldiği bana söylenmişti. Bir kaç kişi bana eşlik ederek kapıya kadar uzanan yolun sonunda yanımdan ayrılmışlardı. Babamı görebiliyordum, fakat baba demek içimden gelmiyordu.

"Kızım!" Beni kendisine çekerek sarılmıştı fakat benim ellerim iki yanımda öylece duruyordu. "İyisin değil mi?" demişti hemen sonra benden ayrılarak.

"İyiyim, hadi gidelim bir an evvel." Dördüncü gün ise, ne kadar acımasız bir insan olduğumu keşfetmiştim. Ama kendim için değildi bu, onun içindi. Fakat o herşeyden habersiz uyurken ben onu yalnız bırakarak ilk fırsatta arkamı dönmüştüm.

"Tamam, hadi." Arabaya binerek dışarıyı izlemeye başlamıştım. Babam yol boyu bir şeyler anlatmıştı fakat dinlememiştim bile.

"Şikayetçi olmak istiyorum." demiştim sonunda kararımı vererek. Bunu yapmak zorunda hissediyordum, ve bundan nefret etmiştim. Başka bir çözüm yolu ise yoktu bunun

"Tamam kızım." Sikeyim senin tavrını! Hâlâ kızım demesi bana acayip dokunuyordu. Her şeyden haberim vardı ve, bana bir nevi yardım eden adamı bırakmıştım.

Ona bunu yapmak zorundaydım, yoksa vazgeçecekti. Evde kalsam, arkadaşı ile sorun yaşayacaktı. Başka türlü vazgeçemezdi bundan. Amacım, içeriye gitmesi değildi ama iki türlüde onun iyiliği için yapıyordum. Yine insanları hiçe sayıyordum.

"Ayza sana diyorum, geldik." Kafamı kaldırarak dışarıya bakmıştım, hemen sonra arabadan inmiştim, çünkü eğer biraz daha bu binayı izlersem vazgeçebilirdim. Binanın kapısından içeriye girdikten sonra, gözümden yanağıma doğru bir damla yaş süzülmüştü.

Beyaz Şarap +18 |DÜZENLENİYOR|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin