Ay Gibi

6.7K 293 12
                                    

Gözlerimi aralamıştım fakat görüşüm net değildi. Bir kaç kez daha açıp kapattığımda ise her şey netleşmeye başlamıştı.

"Hocam." Bir tane adam başımda belirmişti. Elindeki ışığı gözlerime doğru tutmuştu.

"Melih, ciddi bir sorunu yok ama gözleri ışığa tepki vermiyor. Şok etkisi ile baygınlık geçirmiş." Diğer tarafımda ise Melih vardı.

"Sağol Taner abi." Adam kafasını sallayarak odadan çıkmıştı.

"Siraç şimdi odaya alındı, ilk müdahalesi yapıldı. Ama ilaç vermek zorundalar." Kafamı sallayarak onaylamıştım. Parmaklarım karıncalanıyordu ve hiç hareket edemeyecekmişim gibi geliyordu. "Boşa deneme, kalkamazsın, uyumak gerekiyor. O yüzden kendini zorlama ve uyu." Odanın perdesini kapatmış ve ışığı kapatmıştı. Daha sonra ise odadan çıkmıştı.

Tavana bakarken, bastıran uyku ile direnemeyerek gözlerimi kapatmıştım.

Kalbim hiç olmadığı kadar acıyordu. Hiç olmadığı kadar birisini önemsiyordum.

"Ayza, kızım hadi gözlerini aç." Yüzümde gezinen bir el ile irkilerek gözlerimi açmıştım.

Demirin annesi karşımdaydı. Panik hissi ile kendime gelmiştim.

"Bir sorun mu var?" Gülerek karşılık vermişti bana.

"Yok kızım, Siraç uyandı şimdi. Seni sayıklıyor, kalkabilecek misin?" Kafamı sallayarak doğrulmuştum.

Hemen ayağa kalkmış ve dolaba ilerleyerek bir tane ayakkabı getirmişti.

"Ben hallederim." Eğilmesine izin vermeyerek kendim giymiştim. Başım dönüyordu ama dayanabilirdim.

Ayakkabıları giyerek yavaşça ayağa kalkmıştım. Kolumu tutarak bana destek olmuştu.

"Sana değer veriyor olmalı, yanında göremeyince korktu." Keşke değer verdiği benim sözlerimi dikkate alsaydı. Bunlar başımıza gelmemiş olacaktı.

Odadan çıkmış ve koridorun sonuna doğru yürümüştük.

"Doktorlar ilaçlarla önlediler, ölebilecek kadar ileri bir boyuta ulaşmamış." Cevap veremiyordum, neden olduğunuda bilmiyordum, sarhoş gibiydim.

Koridorun sonundaki odanın kapısını açmış ve ben içeriye girdikten sonra kolumu bırakarak kapıyı kapatmıştı.

Rahatsızlık vereceğini düşünerek ince davranması çok hoştu, ama değersiz hisstemesine sebep olduğumu düşündürmüştü.

Demir kafasını çevirerek bana bakmıştı. Yanına ilerleyerek yatağın yanındaki sandalyeye zorla oturmuştum.

Başım dönüyordu ve kafamı sabit tutmakta zorlanıyordum.

"Özür dilerim küçüğüm." Gözlerim kapalı olmasına rağmen, sol gözümden bir yaş düşmüştü.

"Özür, bir şeyi değiştirmez." O kadar yayık konuşmuştum ki, sarhoş gibiydim. Bana ne olduğuna dair asla bir fikrim yoktu.

"Sen, iyileşene kadar dedin, ve ben hiç iyileşmek istemedim küçük." Bunu neden yaptığını, sonuçlarını hiç düşünmemişti.

"Söylemen yeterliydi, keşke deneseydin." Konuşabildiğime hayret ediyordum.

"Söylesem kalacak mıydın?" Gözlerimi zorla açarak kafamı kaldırmıştım.

"Eğer denemek yerine söyleseydin evet, ama artık söylesende kalmam." Hâlâ kalacağımı biliyordum.

"Öyle söyleme, o ilaçlardan değil, senden korkuyorum. Bırakmandan korkuyorum." Dile gelmeyen şeyleri eyleme döküyordu.

"Hiç düşünmedin mi, korktuğum başıma bu yaptığımdan sonra gelir diye?" Doğrulmuş ve ayağa kalkarak yanına oturmuştum. O kadar baygın ve yorgun bakıyordu ki, ne kadar sınırlasam bile dayanamıyordum.

"Kullanmamıştım." Duyduğum kelime ile gözlerim anında dolmuştu.

"Yalan söylemiyorsun değil mi?" Kafasını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Kullanmadım, öyle düşünmeni istedim ama bu kadar kötü sonuçları olacağını düşünemedim." Akan göz yaşlarımla beraber rahat bir nefes almıştım.

"Demir beni kahrediyorsun, yapma." Elini kaldırarak işaret parmağı ile yanağımdaki ıslaklığı silmişti.

"Özür dilerim, dediğim doğru, sırf bu yüzdendi. Sana derken, kendim seni çok başka bir yere koymuşum." Bu yanlıştı ama, ikimizede iyi hissettiriyordu.

"Demir neden söylemedin, değdi mi?" Yorgunlukla gülümsemişti, artık dayanamıyordu, farkındaydım.

Yapmak zorundaydı.

Başarmasına ihtiyacım vardı.

Hissetmek için başarmasına ihtiyacım vardı. Yoksa bu hissizlik beni öldürecekti.

Bir kaç saat sonra...

Demiri hastaneden çıkarmış ve eve getirmiştim. Yatağında uzanıyordu ama bu kez tavana hareketsizce bakmasına izin vermemiştim.

Yanındaydım, yine elimi tutmuştu, temas etmeden duramıyordu.

"Demir, konuş susma." Saçlarını okşuyordum, bu bana iyi hissettiriyordu. Dakikalardır susuyordu, sanırım konuşmak istemiyordu. Belki uyuyabilirdi. O yüzden elimi çekerek üzerini örtmüştüm.

"Konuşmamı istiyor musun?" Bende onu konuşmak istemiyor sanmıştım, oysa ki konuşmasını istemediğimi düşündüğü için susuyordu.

"Çok istiyorum, sen konuş ben sabaha kadar dinleyeyim istiyorum." Gülerek elimi tekrar tutmuştu.

"Ay gibisin." Adımın anlamı, ay gibi güzel yüzlü demekti.

"Sen ayın kendisi iken mi?" Ay ve Güneş.

"Ayza," gözlerime çok derin ve başka bakıyordu.

"Efendim?" Yutkunarak, derin bir nefes almıştı.

"Küçüğüm görüyorsun değil mi?" Gözlerinden bir anda akan yaşları hemen silmiştim.

"Neyi görüyor müyüm?" Gülümseyerek elimi daha sıkı tutmuştu.

"Görene kadar bak, mutlaka göreceksin küçüğüm." O kadar başka bakıyordu ki, anlamadığımı söyleyemezdim.

Onun umudu ben olmuştum, görüyordum,

Onun yaşamı ben olmuştum,

Onun hayatı ben olmuştum,

Bunları zaten görüyordum ama gördüğüm başka bir şey daha vardı.

Onun,

Onun sevdiği kadın olmayı hissetmiştim,

Onun sevdiği kadın olmuştum.

Belkide ben yanlış görüyordum bilemem ama, gözlerinde saf sevgiyi görüyordum.

Ve biliyordum ki,

Çaresiz olduğu için bunu helli ediyordu.

Yoksa duygularını asla belli etmezdi.

İyi ol, hiç söylemesende olur...

Beyaz Şarap +18 |DÜZENLENİYOR|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin