5.Kahramanlık Oyunu

225 14 5
                                    

Yine bir kahramanlık oyunu oynuyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yine bir kahramanlık oyunu oynuyorduk. Başak Hanım'ın tüm itirazlarına rağmen özellikle güneşin en tepede olduğu saatlerde bu oyunu oynamaya özen göstermiştik.

Oğlu Rüzgar, yeğeni Cihan, arkadaşının oğlu Deniz ve hizmetçinin kızı Gülçiçek. Her birimizin bir element olduğu oyunu oynadığımız bu oyun bu dörtlünün favorisiydi.Deniz'in babasının ona aldığı ve hiç yanından ayırmadığı 4 bilyesi kısa sürede bizlerin gözdesi olmuştu. Cevizden daha büyük ve içerisinde kendi elementinin işareti olan özel bilyeler hepimizin hayranlığını kazanmıştı.

Rüzgar'ın ateşi temsil eden kırmızı bilyesi, benim suyu temsil eden mavi bilgem, Cihan'ın ormanı temsil eden yeşilli kahverengili bilyesi ve Deniz'in havayı temsil eden içinde bulutları olan şeffaf bilyesi en güzel bu saatlerde parladığı için hep bu saatte oynuyorduk.

O zamanlar sadece oyundu. Rüzgarın ateş olup su olan beni yok ettiği, topraklarını besleyip hayat verdiğim Cihan'ın varlığıma muhtaç gibi sıkı sıkı elimden tuttuğu Deniz'in ise hava olup oradan oraya amaçsızca savrulduğu basit bir oyundu.

Bir gün gerçekleşeceğini bilmediğimiz zalim bir oyun..

Sadece bir oyun....

Sadece...

💔❤️‍🩹

İnsan okumalı herkes 'Ben bilmiyorum' demeyi bir köşeye bırakarak. Çünkü her canlı bu özellikle doğmuştur. Ama insanların önemli şeyleri unutmak gibi bir huyu olduğundan, bu özelliğini de yitirmiştir. Mesela iradesi olmadığı için görmezden gelinen hayvanlara dikkatli bakıldığında onları okuyabilirsiniz.
Yanından geçtiğinizde hayvanlar aç veya susuzsa ya bitkince uzanır ya da son enerjisiyle size diker gözlerini. 'Beni anla, beni oku'dercesine.Sevilmeyi isteyen bir kediyse sevildiğini anlatmak için size yanaşır mesela..

İnsanlarda böyledir işte. Umut ve ilgi isteyenler size sıcak bakışlar atarken, gözlerini kaçıranlar 'Görme beni,yalnız bırakıldım ve buna alıştım' demek isterler. Bir çiçek bile yapraklarını soldurarak anlatır susuzluğunu..Bizler yıllardır insan okumayı kitap okumakla, görmeyi bakmakla, dinlemeyi ise duymak istediğimiz cümlelerle karıştırdık.Bundandır karmaşık hayatlarımız ...


" Can, yemin ederim bir hafta yemekleri ben yaparım. Bir ay tozuda ben alırım. Hatta 2 günlük ütü işi de bende."

" 2 gün mü? Şaka mısın?"

Konuşmak için çekildiğimiz köşeden çıkarak (sözde) hiç duyulmayan sesimi bir tık daha artırıp
"Kusura bakma, ütü yapmaktan nefret ettiğimi biliyorsun.Daha fazlası yalan olur." diyerek ellerimi kaldırdım.

Can sinirle gülüp kısa bir an gözlerini kapattı.
"Hani sadece poşetlerdi ya?"

Kedi gibi yanaşıp,abime masumca gülümsedim.
"Can'ım benim, vallahi sonradan değiştirdim fikrimi.Baksana şu balkona, kocaman.Tek başıma yaparsam akşama kadar eririm ben."

KIZIL LEYDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin