20. Bölüm

80.7K 5.7K 1.4K
                                    

99 Depremini yaşamış ve neredeyse 1 sene boyunca  çadırlarda yatmış, yakınlarını kaybetmiş biri olarak sizi anlıyorum. Geçmiş olsun deyince geçmeyeceğini de biliyorum ama başka ne denir onu bilmiyorum. Umarım bir daha böyle büyük acılarla sınanmayız.

Kitaplara, filmlere, başka dünyalara sığınıp düşünmekten uzaklaşmaya çalıştığımız şu günlerde dilerim birkaç dakika size iyi gelebilirim.

20. Bölüm:

Zarar Ziyan Ahuşan

''Bak Zehra teyze...'' dedi Demir elindeki bardağı uzatarak. ''Annemle kendimi çizdirdim ben de bu kısmına.''

Cam bardağın üzerine öğretmenleri çizim yapmış onlar da etkinlik olarak boyamışlardı. Bardağın bir tarafında Demir, Harun, Yavuz ve Kenan kendilerini çizdirmiş, diğer tarafa istedikleri farklı bir şeyi çizdirmişti. Aslında çok da kendilerine benzemiyordu. Cin Aliden hallice bir çizimdi ama onların niyeti o yöndeydi ya çok da benzemesinin bir anlamı yoktu.

Zehra, annesinden bahsedince Demir'in elindeki bardaktan bakışlarını çekerek ''Hadi geçin.'' Dedi masaya yönlendirip. ''Börek yaptım size. Soğumadan onları bitirin.''

Mutfak masasının üzerinde dumanı üzerinde tüten börekler duruyordu. Hepsi dışarıda top oynamaktan terlemiş bir halde masaya yerleştiklerinde Zehra dolaptan kendi yaptığı limonatayı çıkardı.

Hep bir ağızdan ''Ben kendi bardağımla içeceğim.'' Diyerek uzatılan o cam bardaklarda Demir kararsız kaldı. Onun çizimi en sona kaldığı için ve boyaları henüz kurumadığı için silinme ihtimalinden korktu. Masadan inip tezgâhın ilerisine doğru itti bardağını.

''Zehra teyze bu burada kurusa bana başka bardak verir misin? Ben geç boyadığım için kurumadı benimki.''

Zehra diğerlerinin limonatasını doldurduktan sonra bardak rafına yöneldi ve ''Geç hadi otur ye sen. Bak diğerleri bitirdi bile.'' Dedi.

Demir, Zehra'nın yönlendirmesiyle sandalyesine geçerken Kenan, Yavuz ve Harun büyük bir açlıkla böreklere saldırıyordu. Zehra yeni bir bardak aldı ve Demir'in de içeceğini koyduktan sonra Ahuşan için de plastik bir bardağa limonatayı koyup içeri ilerledi. Ağzı tıka basa dolu olan Kenan belli belirsiz ''Ben çıkıyorum.'' Derken bile yanakları şişkin bir haldeydi. ''Siz de gelin hemen. Kaleyi kuracağım ben.''

Yavuz da son lokmasını yedikten sonra onunla birlikte kalktı. ''Ben de çocukları toparlayayım. Selim'e de bakayım. İyileşmişse gelsin o da.''

Onların peşinden çok geçmeden Harun da yediklerini bitirip çıkınca Demir sona kalmıştı. Diğerlerinin tabaklarına baktı. Kenan bitirmişti ama Yavuz ve Harun tabağında birkaç dilim bırakmıştı. Demir'in de karnı doymasına rağmen son kalan bir böreği zorlanarak yemeye devam etti. Çünkü tabakta nimet bırakılmazdı. Annesi öyle tembihlemiş, öyle öğretmişti. Bazen, gerçekten bitiremeyeceğini hissettiği zamanlarda çöpe gitmesin diye sokaktaki kedi köpeğe veriyor, çöpe gitmesine izin vermiyordu ama şimdi kendi evinde değildi. Bir de Zehra teyze görürse üzülebilir, yanlış anlayabilir, beğenmediğini sanabilirdi. O yüzden bitirmek için zorladı kendini.

O sırada elinde bardakla mutfağa giren Ahuşan önce çekingen kalıp kapı eşiğinde kaldı. Ardından Demir'in göz kırpmasıyla küçük adımlarla mutfağa girdi. Elindeki plastik bardağı masanın üzerine bıraktıktan sonra küçük elleriyle masadan destek alarak sandalyenin üzerine çıktı.

Visal: Ahu DöngüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin