16- Avımı Beklerken

8.5K 531 163
                                    

İyi okumalar...


Gözlerimi araladığımda hava yeni yeni aydınlanmaya başlamış, çadırın içine cılız güneş ışıkları doluyordu. Dün gece Adil'i beklerken uyuya kaldığımdan onu yanımda bulamamaktan korkarak telaşla soluma döndüm. Soğuktan çenesine kadar çektiği uyku tulumunun içinde düzenli nefesler alıp verdiğini görünce derince bir oh çektim içime. Zira sabah hala yanımda olur mu endişesini taşıyordum. Ellerimi yanaklarıma yaslayarak bir müddet uykudaki uysal halini izledim. Dün geceki öpüşme anlarımız aklıma gelirken baştan ayağa kızardığımı hissediyordum yine.

Telefonumun ekranına uzanıp baktığımda alarmın çalmasına 15 dakika kaldığını gördüm. Demek ki Adil'i izlemek için hala zamanım vardı. Bakışlarım önce inip kalkan göğsünde sonra dudaklarında gezindi. Sahi ben bu dudakları dün gece öpmüştüm değil mi? Aptal gibi kendi kendime gülümseyip duruyordum.

Gülümsemem yüzüme gittikçe yayılırken Adil tulumun içinde kıpırdanmaya başladı. Panikle bakışlarımı ondan çekeceğim anda çoktan geç kaldığımı fark ettim. Kahveleriyle yeşillerim saniyeler içinde buluşmuştu. Uyku mahmuru haliyle gözlerini ovuşturdu önce. Sonra hemen burnunun dibine girmiş bana döndü bakışları yeniden.

"Fırat azıcık uzaklaş! " Dün gecenin üzerine duymak istediğim ilk söz elbette bu değildi. Panikle geri çekildim. Ama hala ona bakmaya devam ediyordum. "Adil dün gece ya-"

"Dün gece bir anda oldu. Merak diyelim. " Tulumun fermuarını açıp çıkarken bana bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Söylediği bahane ile ancak çocuk kandırırdı. Gözlerimin içine bakarak, iştahla dudaklarıma kapanmasını merak diyerek nasıl geçiştirirdi? "Merak mı? Çekip öptün beni ya hem de öyle masum da değildi. " Ellerim üzüntüden mi yoksa sinirden mi titriyordu bilmiyordum. Kaçmasını bekliyordum ama böyle aptal bir sebeble inkar edeceği aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Ee ne yapalım yani, evlenelim mi Fırat? Namusun mu kirlendi? " Pişkin pişkin bana bunları söylediğine inanamıyordum. "Bir erkeği öptün ya, hem de iştahla! "

"Merakıma yenildim diyelim, oldu mu? Bu açıklama memnun etmedi mi seni? " Tulumunu toplamış çantasına koyuyordu. Kıyafetlerinin olduğu çantayı alıp hızla çadırdan çıkarken arkasından ne hissedeceğimi bilemeden öylece baktım. Ben bunu hak etmiyordum. İlk kez biriyle öpüşmüştüm ve sabahına böyle uyanmak kabus gibiydi. Üstelik Cevdet'e de anlatamazdım. Beni öldürürdü ve sonuna kadar da haklı olurdu.

Ağlamak isteyen zayıf tarafımı  bastırıp uyku tulumunun içinden ağır ağır çıktım. Daha bir kaç dakika önce içimden taşan sevinç, dipsiz bir karanlığa gömülmüştü. Kamuflajlarımı giyerken kendimi şu dağların birinden aşağı atmak istiyordum. Adil'in ne kadar dengesiz olduğunu bilip her seferinde ona yenilmek nasıl bir aptallıktı?

Lavabolara doğru kafamda binbir düşünceyle yürüdüm. Elimi yüzümü yıkayıp toplanma alanına döndüm. Cevdet 'in bakışları alana girer girmez bana çevrildi. Herkes Enver komutanın emrini bekliyordu.Bugün ormanının içine kurulmuş parkurda iki takım halinde eğitim yapacaktık.

Dirseğiyle beni dürten Cevdet, bakışlarını bana çevirerek sessizce kulağıma eğildi. "Bu halin ne Fırat? Ne oldu? Canını sıkacak bir şey mi yaptı it!? "

İçimden geçenleri söylemek yerine, "Yok ya her zamanki şeyler işte! " dedim fısıltıyla. Cevdet bir bana bir de tam karşımızdaki Adil'e bakıyordu şimdi. Adil ise yanındaki Caner'e sabah sabah ne bulduysa bir şeyler anlatıp gülüyordu. Benim aksime keyifli olması beni çileden çıkarıyordu.

Ben Adil'in gülen yüzüyle sessiz kavgamı sürdürken  Enver komutan tüm heybetiyle alana geldi. Hazır ola geçmiş eğitimle alakalı vereceği bilgileri dinlemeye hazırdık. Hepimizi baştan ayağa süzüp, konuşmaya başladı. "Kahvaltıdan sonra iki takım halinde ormana dağılacaksınız. Belirlenen alandan ayrılmamak  koşuluyla her türlü doğa imkanlarını kullanarak hayatta kalacaksınız. Karşılıklı birbirinize tuzaklar kurarak eleyebilir ve takımınıza katabilirsiniz. Günün sonunda sayıca üstün olan takım kazanır."

Bu eğitimi çok kez yaptığımız için duyduğumuz şeyler yeni değildi fakat dağlık bir alanda üstelik sunî değil doğal engellerle savaşmak kolay olmayacaktı. "Yarım saat içinde kahvaltınızı bitirip burada olun! " Son uyarısıyla hızla dağılıp kahvaltı yapacağımız yere doğru yürüdük.

"Fırat dengeyi bozuyor ama, doğal ortamı en iyi tanıyan o, tırmanma da en iyi o ve karşı takımda!" Caner bu sefer imâyla değil de şikayet eder gibi bana bakarak konuşuyordu.

"Ne yapalım Fırat'ı klonlayıp bir tane de size mi verelim. Saçma sapan konuşuyorsun Caner sus!" Yavuz arkamızdan gelen Caner'e bakmadan cevap veriyordu. Benim ise ağzımı açıp zaten konuşasım yoktu. Adil'in delici bakışlarını sırtımda hissetsem de dönüp bakmıyordum. İçimde gittikçe büyüyen bir öfke vardı ve kesinlikle bunu tatbikatta karşı takımdan çıkarmayı planlıyordum.

"Gerçi Adil her şekil alt eder Fırat'ı. Yapmadığı şey değil! Zekasını çalıştırıp tuzağa çeker sizi! " Serdar'ın gülümseyen sesi kulaklarıma dolarken ceplerimde duran ellerimi yumruk yapıp duruyordum. Adil'in ismi geçince bile ağlama isteğiyle dolan gözlerime engel olmam gerekiyordu.

"Doğru, Adil çakallığı iyi bilir. Arkadan iş çevirir o!" Yanımda yürüyen Cevdet, dişlerinin arasından mırıldanarak konuşuyordu. Dönüp ona baktım. Alevlenmeye hazır bir gerilim vardı ve ben gerçekten şu an o grupla yüzyüze gelmek istemiyordum.Cevdet'i ittirerek hızla onlarla aramızdaki mesafeyi açtım. Adil'i görmemek için onlara en uzak masaya oturup Cevdet ve Yavuz'u da yanıma çektim.

***

"Sizden tek şey istiyorum, Adil'i bana bırakın. " On kişilik bir takımdık ve herkese belli alanlar düşmüştü. Ben özellikle Adil'in tercih edeceği alanları istemiştim. Tırmanma gerektirmeyen, tuzaklara açık alanlar... Onu buradaki herkesten daha iyi tanımam kesinlikle avantajdı. Eğer Adil'i yakalayıp takımımıza katarsak galibiyet psikolojisine sâhip olur, karşı takımı da yenilgi moduna sokardık.

"Kesinlikle sende olmalı. Ben de aynı fikirdeyim."Cevdet lider olarak  beni destekleyince herkes kafasıyla onay vererek tamam dedi. Telsizlerimizi ve çantamızdaki erzakları kontrol ettikten sonra herkes belirlenen yerlere hızla dağıldı.

Başlangıç ve dağılma yerlerimiz farklıydı. Hatta ormana giriş saatlerimizde bile büyük ihtimal farklılık vardı. Ya arkamızda ya da önümüzde olacaklardı. Ama benim için fark eden hiçbir şey yoktu. Adil'in kendisi için hangi alanları seçeceğini adım gibi biliyordum. Onların dalgayla söylediği şeyler benim için gerçekten de çocukluğumdu. Köyde yaşamanın öğrettiği çok şey vardı. Bir kere ben doğayı kitaplarla değil içinde büyüyerek tanımıştım. Taşı, börtü böceği kendi lehime nasıl kullanırım iyi bilirdim.

Önce toprakla ve doğayla bir bütün olmak için ormanın tüm renklerini üzerimde topladım. Her ne kadar kamuflaj giyinmiş olsak da bir bukelamun gibi bulunduğun yerin rengine dönüşmen gerekirdi. Gizlenmenin ilk kuralı doğaya ayak uydurmaktan geçiyordu. Kendime baştan ayağa bakıp tamam olduğumu düşündükten sonra hedeflediğim yere doğru ormanın içine daldım. Günlerdir alanı keşif yapıyorduk ve ben her deliği en ince ayrıntısına kadar ezber etmiştim.

Ağaçların daha sık olduğu bir alanı dünden gözüme kestirmiş, kendimce gidiş yolunu işaretlemiştim. Ses çıkarmamaya özen göstererek hemen 300 metre ilerdeki ağaçlık alana doğru yürüdüm. Yüksek çalılıklar kesinlikle beni gizler aksine ise bana geniş bir görüş alanı sunardı. Çantamı avımı beklemek için usulca kenara koydum. Telsizi sessize alıp belime yerleştirdim. Tek yapmam gereken Adil'in bu alana girişini sabırla beklemekti.

Yaklaşık yarım saatlik sabrın sonunda duyduğum hışırtı sesiyle ayağıma gelen avıma döndüm. Tam karşımda beklediğim gibi savunmasız ve gergin bir Adil vardı. Aşkta tam bir aptal olabilirdim. Ama askerlik söz konusu olduğunda ipleri kimsenin eline bırakmazdım.

Fırat'ım da Fırat'ım ❤❤❤Bu arada kurgu nasıl gidiyor? Düşüncelerinizi merak ediyorum.



Celladına Aşık Olmak (BxB) Where stories live. Discover now