Cevdet&Serdar (Ünsever Cesareti)

2.2K 232 139
                                    

İyi okumalar

Cevdet'ten

Adil ve Caner'in yanından hızla ayrılıp odaya çıktım. Öğle tenefüsü bitmek üzereydi ve ben bu kafayla derse girmek istemiyordum. Serdar kim bilir nerede ve ne haldeydi. Kafayı yemek üzereydim. Hem deli gibi onu merak ediyor, hem de vicdan azabından çıldıracak gibi hissediyordum. "Aklımı, beynimi sikeyim ben! Nasıl görmezsin lan, nasıl fark etmezsin geri zekalı! " Kafamı koparmak istercesine saçlarımı çekiştirip yatağıma oturdum. Beynim durmuş gibiydi. Günlerdir ne durumda olduğunu bilmeden ona kızıp durmuştum, beynimi sikeyim ki bir de ayrılık mesajı atmıştım.

Güven sorunumuz artık bir dağ gibi ortada duruyordu şimdi. Ne sarı bana derdini anlatacak kadar kendini açıyordu, ne de ben ondan her şey gelebilir fikrimden vazgeçebiliyordum. Ama şu an bunların gözümde zerre kadar önemi yoktu. Ona bir sarılsam, mavi gözlerinden bi' öpsem gerisini bir şekilde beraber atlatırdık. Ellerimin gerginlikten titrediğini yeni fark ediyordum. Bacaklarımı sallayıp durduğumu da.

Burada böyle bir aptal gibi ondan çaresizce haber bekleyecek halde değildim. Kimse umrumda değildi, bir şekilde evine gidip bilgi almalıydım. Bunu da ancak Adil veya Caner'in yardımıyla yapabilirdim. Lavaboya gidip önce elime yüzüme su çarptım. Kendime gelip sağlıklı düşünmek zorundaydım. Aynadan yüzümü izlerken aklıma yine Sarı'nın mavileri düştü. Onu öyle özlemiştim ki, son öpücüğü zihnimin içinde dönüp duruyordu.

Derse girmeden Adil ve Caner'le yeniden konuşmam lazımdı. Hızla okulun olduğu binaya girdim. Caner tek başına sırasında oturuyordu. Sarı'nın yokluğu yine tokat gibi yüzüme çarparken içim buz kesti. "Baksana bi'" dedim,omuzuna dokunarak.

İrkilerek bana döndü. " Serdar'ın evine gitmem lazım. Adresini yaz bana! "

Çok tuhaf bir şey demişim gibi yüzüme uzun uzun baktı. Süre uzadıkça suratının ortasına yumruk atma isteğim de artıyordu. "Lan ne bakıyorsun, yazsana! "  Telefonumu önüne itip notlar kısmını açtım. Bu defa telefona baktı, sonra bakışlarını bana çıkardı.

"Gidemezsin, bi'kere seni bahçe kapısından bile almazlar. Boşa çabalama! " Bilmiş bilmiş konuşmasına ayar oldum ama dişimi sıkmam lazımdı. Bir şekilde bana sadece bu itlerin yardım edebileceğini biliyordum.

"Caner, sana fikrini sordum mu abi? Yaz sen gerisine karışma! "

"Abi anlamıyor musun, almazlar seni diyorum. Bilgi de vermezler ulan! Denemedik mi sanıyorsun gerizekalı. Dün gittik, Serdar hasta haftaya dönecek dendi ya da dedirtildi işte ne sikimse!" Caner'in yüzündeki ifadeye baktım, hiç iç açıcı görünmüyordu. Benimkisi zaten boktan bir haldeydi emindim. Rengimin attığını ben bile fark ediyordum, ona ulaşmak için elbet bir yol vardı ve ben hepsini deneyecektim. Zaten geç kalmış hissederken bir de bahanelere sığınacak hâlim yoktu.

"Yaz adresi, ikiletme. Ben bulurum bir yol. " Göz devirip telefonu eline aldı, hızlıca adresi yazıp avucuma koydu. "Al yazdım. Git getir madem Serdar'ı. İnadın bu defa bir  boka yarar belki. "

Ağzının ortasına yumruğumu geçirmeden yanından kalktım. Hocalara iyi bir yalan uydurmam gerekiyordu yoksa asla izin alamazdım. Bunun için de Fırat'a ihtiyacım vardı.

İyi insan lafının üzerine gelir misali sınıfa giren Yavuz ve Fırat'ı kollarından tuttuğum gibi dışarı çıkardım. "Benim Serdar'ın evine gitmem lazımm, Fırat! Baran'a söyle, revirde olduğum yalanına Salih hocayı inandırsın. "  Fırat ne olduğunu anlamayan gözlerle bana bakıyordu.

"Yarım saattir yoksun seni arıyoruz. Ne oldu aniden Cevdet? "Yavuz da aynı gözlerle biraz da telaşlı süzüyordu beni. Dışarıdan deli gibi göründüğümün ben de farkındaydım.

Celladına Aşık Olmak (BxB) Where stories live. Discover now