13.Bölüm ✮

56 30 20
                                    


"Bazı vedalar hiç edilmedi..."


15 Şubat 2019.

Beklenmeyen kişiden gelen mesajlar...

Gerçekten çoğu zaman can sıkıcı ve hatta öfkelendirmek için yeterli kıvılcım olabiliyordu. Telefonu elimde sıkıyordum, duvara fırlatıp paramparça etmeden önce; yalnızca birkaç saniyeliğine telefon ile bakıştım. İpek, sanki gecenin bu vakti yalnızca ondan mesaj bekliyormuşum gibi bana mesaj atmış ve doğum günümü kutlamıştı.

Bugün benim doğum günüm müydü? Hatırlamıyordum. Elimde tuttuğum telefonu sıktım ve karşı duvara fırlattım. Telefon, çarpmanın etkisiyle yere düşmüş ve paramparça olmuştu. Bu sahne yabancı değildi. Çünkü ben de yere düşen o telefon kadar paramparçaydım. 

Siyah renkli kanepeye gelişigüzel uzandım. Bir kolum, hissini yitirmişçesine kanepeden aşağıya doğru sallanıyordu. Kolumu hissetmiyordum. Başımı yasladığım kanepenin kolçağı sertti fakat artık başımı da hissetmiyordum. Bedenimin hisleri, sanki beni yavaşça terk ediyor gibiydi. Bir karıncalanma parmak uçlarımdan başlayıp tüm bedenimi sarıyorken, kuvvetli bir çığlık attım.

Ses yoktu. Gölgelerin dans ettiğine şahitlik edebileceğim siyah renkli salonum bomboştu. Hiçbir ses yoktu. Attığım çığlığın, öfke dolu ezgilerinden kaçışmış olmalılardı. Yoksa ben en başından beri mi yalnızdım? Gözlerimi kapattım ve olası bir kuvvet ile sıktım. Yalnız olmak güzeldi fakat şu sıralar pek iyi hissettirdiği söylenemezdi. Kolumu oynatmaya çalıştım, his yoktu. Birazdan bu atak sona erecek ve sanki yeniden doğmuş gibi hissedecektim. Her ölümde bir hasar alıyordum ve yeniden doğma sürecim sancılı geçiyordu...

Ardınç artık yoktu. Bunu kabul etmek, başımdan aşağıya bir kova buzlu su dökülmüş kadar soğuk ve kötü hissettiriyordu. Çoğu zaman ona ve sesine tahammülüm yoktu, onun dostluğunu özleyeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Veya durun, bu her zaman kabul edemediğim, özlemini bile isteye çekeceğim bir gerçeklikti.

İnsanları sevdiğimi, onlara ihtiyacım olduğunu kabul etmek bana acizlik gibi geliyordu. Ufuk Alâz bana her zaman yalnız olmam gerektiğini, yalnızların çok güçlü olduğunu ve yenilmez olduklarını söylerlerdi. Onun hiç arkadaşı yoktu, benim de arkadaşımın olmaması gerektiğini söylerdi. Neden onun söyledikleri ilk defa sahici gelmiyordu? 

Ardınç'a ve onun dostluğuna çok ihtiyacım vardı...

Ayağımın kenarında duran siyah renkli mindere ufak bir tekme attım ve minder havalandı. Ardından onu havada yakaladım ve başımın altına yasladım. Uyumam gerekiyordu fakat iğrenç bir şekilde alkol kokuyordum. Kimin umurundaydı? Yerde duran telefonuma baktım, yarın yeni bir telefon almam gerekecekti. Gözlerimi yeniden kapattım ve uykunun derinliklerine daldım.


Uyandığımda, saat sabahın sekiziydi.

Berbat bir şekilde, ağzımda metalik bir tat ile uyanmıştım. Gördüğüm rüya değil kabustu ve her zaman gördüğüm gecelerdeki kabusların, fragmanından bile daha da korkutucuydu. 

Banyoya duş almak için girip çıktığımda, girerken olduğum insan ile çıkarken olduğum insan bir değildi. Saçlarımdan damlayan su tanecikleri, daha demin çıplak ayakla bastığım zemine çoktan su birikintisi oluşturmuştu. Yatağımın hemen karşısında konumlandırılan aynaya baktım ve yatağıma yavaşça kuruldum. Bugün gerçekten berbat bir gündü. Ağzımda hissettiğim metalik tat berbattı, yalnızlık berbattı ve ömrümün sonuna kadar böyle devam edeceğimi bilmek daha berbattı...

Siyah ve Gri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin