34.Bölüm ✮ FİNAL.

41 6 47
                                    

Bu kitabı yazma sürecim, 2015 yılında başladı ve yedi yıl boyunca, Demir karakterini işlemeye başladım. Bana bu süreçte yardımcı olan, var olan karakteriyle ve duruşuyla bana örnek ve ilham olan Sevgili Eren Yüzbaşı (Şimdilerde Yarbay) 'a bu kitabı ithaf ediyorum.

İyi ki beni yönlendirmişsin, iyi ki bana ilham olmuşsun, iyi ki hayatımda olmuşsun.

Çokça sevgilerimizle, hoşça kalın.

Başka kitaplarımda görüşmek üzere :)

17 NİSAN 2021

Telefonu, siyah renkli ahşap komodinin üzerindeydi ve tam dördüncü defa titriyordu. Telefonunu titreşime aldığı için ve bu lanet sesi duymak zorunda kaldığı için kendine küfür etti. Neden bununla uğraşmak zorundaydı? 

Siyah renkli yastığını kafasına yasladı ve boğuk bir ses çıkartarak bağırdı. Telefon susmuştu, şimdi yeniden çalıyordu ve ısrarla, hiç susmayacağını belirterek...

"Sikeceğim, telefonunu şimdi!"

"Baba?"

Bir ses, onu duraksattı ve siyah renkli yastığı başından çekip, gözlerini sesin geldiği yöne çevirdi. Beş yaşındaki kızı Güneş, ona kapıdan sesleniyordu. Üzerinde, gelişigüzel giyindirdiği somon rengi pijamaları vardı ve düğmelerini bile yanlış iliklemişti. Rastgele topladığı sarı saçları açılmış ve suratına yapışmıştı. Ayakları çıplaktı ve bir eli, saçlarının arasında babasına bakıyordu, Demir Soylu'ya...

"Uyandın mı Baba?"

Demir, kızının onu duyup duymadığını düşündü. Her ne kadar örnek bir adam olmasa da kızına karşı örnek bir baba olmaya çalışıyordu. En azından becerebildiği kadar... Yattığı yataktan doğruldu ve gözlerini kısarak, kızına baktı. 

"Evet, sanırım uyandım." dedi ve kollarını iki yana açtı. "Neden buraya gelip, uyanıp uyanmadığımı kontrol etmiyorsun?"

"Ama gelirsem, beni gıdıklıyorsun baba..." Güneş, somon rengi pijamasının etek ucunu kavradı ve kıvırarak güldü. "Bir de burnumu ısırıyorsun."

"Hayır böyle bir şey yapmıyorum." dedi Demir ve güldü. "Ama eğer gelmezsen, ben oraya gelip tüm saydıklarını yapabilirim?"

"Hayır, baba..." diye çığırdı Güneş. Ardından kollarını iki yana açtı ve çıplak ayaklarıyla, zemine vurarak koşmaya başladı. Demir, onu belinden kavradı ve yatağa çekti. Güneş, neşeyle çığlık atıyor ve babasının onu gıdıklamasından dolayı, gülüyordu.

"Hayır, hayır yapma!" elleriyle onu engellemeye çalıştı. "Baba çok gülüyorum, yapma."

"Neden ama?" diye güldü Demir. "Yoksa artık gülmek istemiyor musun?"

"Hayır ama çok güldüm, yeter..."

"O zaman, sabah kahvaltımdan bir ısırık almalıyım?"

Demir, Güneş'in kolunu ardından burnunu ısırdı. Güneş, neşeyle çığlık attı ve yatakta sağa sola döndü. Demir, kızıyla eğlenmeyi seviyordu. Güneş de onu...

Güneş'in saçları parlak bir bebek sarısıydı fakat gittikçe kumrala dönüyordu. Gözleri koyu bir maviydi ve aralarına yeşil rengi karışmış gibiydi. Annesine benzemiyordu. Babasına da öyle ama Güneş, çok güzel bir kızdı.

Demir, başını yeniden siyah renkli yastığa koydu ve gözlerini kapattı. Minik eller Demir'in suratında dolaştığında, Demir tek gözünü açıp, minik ellerin sahibine baktı.

Siyah ve Gri.Where stories live. Discover now