18.Bölüm ✮

87 30 24
                                    

"Sen ve ben acıdan bir dağız,

Sen ve ben bu dünyada bir daha hiç karşılaşmayacağız."

20 NİSAN 2019

Sanki yıllar öncesine dönmüş gibiydim... 

Zihnim, bir anlığına anın gerçekliğini yoklar gibiydi. Gözlerimi araladım, Burçak şimdi kollarımın arasında değildi. Gözlerimin etrafındaki buğulu görüntü arasında, onun çığlıkları vardı. Yanaklarımdan inen sıcak sıvının gözyaşı olduğunu biliyordum. Ağlamak tercih ettiğim bir eylem değildi fakat ellerimden başka bir şey gelmemişti.  

Gökyüzü bir anda griye boyanmıştı. Artık güneş yoktu, bir daha doğmamaya yeminliymişçesine uzaklaşmıştı. İleriye doğru bir adım atmak istemiş fakat ona gidebilecek gücü kendimde bulamamıştım. Titreyen dudaklarıma elimi yasladım ve o sırada gözlerim, arabanın yanında duran adamı buldu. Ufuk Alâz'ın gözleri ardına kadar açılmıştı.

"Burçak!" diye bağırdı ve  elindeki telefonu bir köşeye fırlattı. Ardından var gücüyle bize doğru koşmaya başladı. Gözlerimi kapattım, bu kabusu hatırlamak istemiyordum.

Sıcak nefesini kulağımda hissettim. Nefesi, gerçek bir ruhu andırıyordu. Sanki nefesiyle birlikte beni bu kabustan çekip çıkarmış, ölü olan bedenime yeniden hayat vermiş gibiydi. Güzel ve sıcak nefesi tenimde ufak bir gezintiye çıktığında, tüm bedenimin usulca titrediğini hissettim. Parmaklarım ile ona dokunmak ve gerçek olup olmadığını test etmek istemiştim. Gerçek olamayacak kadar güzeldi. 

"Ya beynim bana oyun oynuyorsa ve o gerçek değilse?" bunu kaldıramayacağımı biliyordum fakat bir şekilde bunu öğrenmem gerekiyordu.

"Ya ona dokunduğumda, hiçbir şey hissedemezsem?" korkusunu yenmek için beynimle savaştım ve ben kazandım.

Parmaklarım, çıplak tenine yavaşça dokundu ve onun sıcaklığını parmak uçlarımda hissettim. Üstelik kokusu da gerçekti. Sarı saçları tenime değiyordu. Arada kumaş parçası olmasına rağmen onu hissediyordum. İçimdeki duyguların harekete geçmesine engel olamadım, beni sakinleştirmişti. Kimsenin başaramadığını başarmış, beni yalnızca saniyeler içerisinde kendime getirmişti. 

Kollarını boynumdan ayırdığında, hiç ayrılmasını istemedim. Ancak gerçek bir ayrılık değildi.

Alt dudağını büktü ve gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.

"Ben..." dedi titreyen sesiyle. "Çok üzgünüm, her şey için. Seni çok özledim!"

Kaşlarımı çattım ve silah, ellerimden kayıp toprak zeminin üzerine düştü. Gözlerim yanlış görüyor olamazdı, Burçak gerçekten karşımda mıydı?

"Biliyorum, bana çok kızacaksın. Aslında o kadar haklısın ki..." ellerini kendine doğru çevirip, havada salladı. "Pekâlâ konuşacak çok şey var, nefes al Burçak." elini sol göğsüne yasladı ve gözlerini kapattı. Buz mavisi ışığın etkisinden çıkmak istemedim. Parmaklarım ona doğru uzandı ve suratını buldu. Yanağını okşadığımda gözleri açıldı, yine oradaydı. Buz mavisi bakışlar, beni etkisi altına almak için yeniden aktif hale gelmişti.

Dudaklarım, onun dudaklarının üzerine kapandığında, akrep ve yelkovanın yerinde kalakaldığını hissettim. Islak dudakları, güneşten kurumuş dudaklarımı buldu ve onu belinden sabitleyip, kendime doğru çektim. Belini yavaşça aşağıya doğru kırdım ve onu gerçekten vücudumda kalan tüm gücümle öptüm.

Siyah ve Gri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin