7.Bölüm ✮

245 48 24
                                    

"O kadar gerçektin ki... 

Gerçek olamaman bile benim için bir hayal gibiydi."


06 KASIM 2018

Işıkları tek hamlede açtım.

Etraf yeniden karanlığa büründüğünde, odamın içerisinde yer edinen mobilyalarım karanlıkta gizlenmekte epey ustacalardı. Adeta karanlık ile birleşen ruhumdan arta kalanlar, salondaki mobilyaların üzerinde oturmaktaydı. Işık onları yok etmişti. İşte yine yalnızdım ve ışık kaybolmuştu. 

Siyahın olduğu yerde tüm renkler solmaya mahkumdu; bunu bana Ufuk Alâz öğretmişti. Aynı zamanda güçlü bir nefretin yanında tüm duygular da ölmeye mahkumdu.

Eğer gelirse ışıklar hep açık görsün diye ışıklarım; dünya kendi ışıklarını açana kadar açık kalacaktı. 

Odamdaki siyah varakları olan boy aynasının önüne geçtim ve kendime baktım. Simsiyah saçlarıma eşlik eden, simsiyah güzel bir takımım vardı. Gömleğim ve ceketim siyahtı. Öyle ki sol kolumda daha demin iliştirdiğim "D" harfli kol düğmem bile siyahtı. Saçlarım dağınıktı, onları gelişigüzel bırakmıştım. Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve elimle düzeltmeye çalıştım fakat ısrarla düzelmiyorlardı. 

Üzerimdeki siyahtan sonraki tek renk, griydi. Siyahı kırabilen tek rengin o olduğuna inanırdım. Bu yüzden gri kullanmıştım. Yakamdan aşağıya doğru sarkan gri rengi bir zincirim vardı. Üzerime en sevdiğim parfümümü sıktım ve geriye dönüp bir daha kendime baktım. 

Telefonuma baktım, İpek aramamıştı. Oysaki bu gece için çok fazla heyecanlıydı. Telefonu cebime sıkıştırdım ve otoparka doğru yöneldim. Saat çoktan 20.25 olmuştu ve akşam 20.00 da alacağıma söz verdiğim kadına bir hayli geç kalmıştım. İpek bunlara takılmaz, genel olarak beni tolere edebilirdi. O her hallerime alışkın olduğu için beni sinirlendirmemesi gerektiğini çok iyi bilirdi.

Direksiyonu sağa doğru kırdım ve gaza bastım. Karanlık yollarda araba kullanmak çok keyifliydi. Kafamın içindeki seslerin susması için sigaramın ucunu ateşledim, ilaçlar bir süre sonra iyi gelmemeye başladığı için ilaçları da kesmiştim. Ben sigara yakınca zihnimdeki seslerin sahibi de sigarama eşlik ediyor ve tüm sesler kısa bir süreliğine kesiliyormuş gibi hissediyordum. 

Bu Tanrı'nın oyununu bozarken aldığım güzel bir keyifti.

Sol tarafıma baktım, krem rengi koltukta asil bir edayla uzanan mor renkli kadife kutunun içerisinde; İpek'e aldığım doğum günü hediyesi vardı. Kanadı zümrüt taşlarından yapılmış bir kelebek figürlü kolye. Burçak kelebekleri çok severdi fakat İpek'in neyi sevdiğini bilmiyordum. Burçak'tan yola çıkarak alelade bir hediye almış olduğum için Ardınç benimle dalga geçecekti. Ve o burada olsaydı, kesinlikle şöyle söylerdi.

"Dostum, her kadın aynı değildir. Neden başka bir kadının zevkine uygun, başka bir kadına hediye alıyorsun? Sen delirmiş olmalısın!"

Bana göre her kadın aynıydı. Hepsi Burçak'ın izinden giden sıralı bir asker gibi. Her kadında Burçak'tan bir parça bulmuştum ve hiçbirinde yanılmamıştım. Birinin gözleri maviydi, birinin dudakları iri. Birinin beli çok inceydi, birinin ise saçları sarı rengiydi. Birine dokunsam ağlıyor, diğeri ise bana kafa tutuyordu. Kısacası her kadından topladığım parçalar benim karşımda Burçak'ın puzzle'ını oluşturuyordu. 

Bu düşüncenin sağlıklı olmadığını fark ettiğimde, arkamda bulunan otomobilin kornası kulaklarımda ve ıssız sokakta acıyla yankılanmıştı. Yolun ortasında dikildiğimi o zaman fark ettim. Bazen buradan ve etraftan sıyrılabiliyor, zaman ve mekan kavramımı kaybedebiliyordum.

Siyah ve Gri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin