-2-

273 15 7
                                    

Yüzüme vuran güneş ışıkları ile gözümü açtım demeyi çok isterdim fakat Nagi'nin ağzıma giren kolu yüzünden kalktım.

Kolunu suratımdan sertçe ittirdiğimde biraz mırıldanıp götünü dönüp uyumaya devam etmişti.

Uzanıp telefonu aldım ve saate baktım. Okulun baslamasına daha iki saat vardı. Kalkıp bilgisayardan ödevimi hazırladım. Aslında Nagi'yi olduğu gibi bırakacaktım ama çok merhametli olan bendeniz bunun düşüncesine çok üzüldü ve böylece Nagi'nin de ödevini yaptım.

Ödevler bitince gidip duşa girdim.Şampuanımın bitme seviyesine geldiğini farkedip duşun kapağını açıp tıpış tıpış giderek banyo dolabından diğer şampuanımı çıkardım.

Sonra duşa geri dönüp iyice temizlendim.

Mutfağa doğru yol aldığımda Nagi'nin uyanmış ama ayılamamış bir şekilde gözlerini ovuşturduğunu gördüm.

Gülümseyerek yanına yaklaşıp saçlarını karıştırdım. Normalde Nagi buna edecek bir laf bulurdu fakat uyku sersemi olduğu için şuan ne yaptığımı farkettiğini bile sanmıyorum.

Dolaptaki hazır ramenleri çıkarıp içerisine kaynar su ekledim ve beklemeye koyuldum. Aynı zamanda çubuk şeklinde olan kaşar peynirleri elimle uzun şekilde ayırıyordum.

4 dakika geçince ramenlerin suyunu döktüm ve baharatları ekledim. Üzerine kaşar peynirini ekledim ve dolaptan iki çift chopstick çıkararak birini Nagi'ye fırlattım. Chopstickleri havada yakaladı ve ramenini karıştırarak yemeye başladı.

Bende onunla birlikte ramenimi yedim. Tabiki bir klasik olarak Nagi yine yediği ramen kutusunu ve chopstickleri ortada bırakarak lavaboya gitmişti.

Ortalığı öfleyerek topladım, çünkü bende üşengecim ve kendimin çöpünü toplamak bile yeterince zor.

Ardından odama gidip formalarımı giydim ve dışarı çıktım. Nagi de formalarını giymiş ve çantası sırtında beni bekliyordu.

Dün fırlattığım yerden çantamı aldım ve sırtıma takmaya çalışırken ilerledim ama sağ kolunu bir türlü takamadım. Tam sinirlenip boşverecekken Nagi sırt çantasının kolunu bana doğru çevirdi ve bu sayede çantayı takabildim.

Çok erken düşünmüştü sağolsun.

Okula yaklaştığımızda Nagiye ödevini yaptığımı ve bana borçlu olduğunu söyledim.

Teşekkür edip suratsız bir ifade ile saçlarımı karıştırdı ve sınıfına doğru ilerledi.

Sınıfa girdiğimde dersin başlamasına daha 10 dakika olduğu için telefonumu çıkarıp oyuna girdim. Ders başlayıp hoca geldiğinde herkes hocaya dönmüştü fakat benim oyundaki maçım henüz bitmemişti.

Hoca beni görmediği için iki saat azarlamak yerine derse başlamıştı. Bugün şanslı günümdeyim sanırım!

*45 dakika sonra*

Sözümü geri alıyorum. Şanslı günümde falan değilim

Açlığım ağır bastırdığı için sıramdan zorda olsa kalkıp kantine gitmeye çalışmıştım sadece fakat kantinde önüm yerine telefona baktığım için birisine çarpmış ve elindeki içeceğin tamamen üzerimize evet karşıda ki kişide dahil üzerimize dökülmesine sebep olmuştum.

Tanrım ne kadar da klişe!

"Özür bile dilemeyecek misin?"

"Özrdilrm"

"Efendimmm, anlayamadım"

"Bay bayyy"

Koşar bir hızla oradan uzaklaştım ve kendi sınıfıma girdim.

NON-ACTİVE // MİKAGE REO Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang