•sesin kulaklarımda bir kördüğüm

56 6 66
                                    

° there is no moving on,
only running away! °


bahar, fizilerin yavaş yavaş topraktan çıkması ile dayanıyor patricia'nın kapısına. ayaz artık hissedilmiyor, yerini kuş ciklemeleri ve yağmur sesleri alıyor.

kasabalılar her zaman olduğu işlerine koşturuyor yine acele ile. kadınlar sabahın erken saatlerinde kucakladıkları bebekleri ile nehir kenarında iken çocuklar tarlada diğerleri ile kalan karları temizliyor. toprak eşelenip hava aldırılıyor.

fakat iki kişi eksik görünüyor koskoca tarlada.

jisung ve felix. ikisi de yoklar, şef ve arkadaşları bu yaramaz ikilinin geç kalışlarına alışık olduğundan çok üstüne düşmüyor. her an gelebileceklerini düşünüyorlar.

lakin bu sefer öyle olmuyor. çünkü iki arkadaş o saatlerde sırtlarına taktıkları sefer tasları ile çoktan dağın patikasını yürümekle meşkul.

yol üzerindeki ağaçlara oradan geçtiklerini unutmamak adına birkaç çizik atıp yürüyorlar.

jisung elindeki haritayı bir ağaca doğru yaslarken felix ise kendini hemen bir taşın üzerine bırakıyor. saatlerdir yürümenin getirdiği yorgunluk bu on üç yaşındaki çilli oğlan için fazla ağır.

"gelmedik mi hâlâ? şafaktan beri yürüyoruz, gelmiş olmamız lazımdı."

jisung ise elindeki bilehlenmiş kurşun ile çizgi çekiyor deri parçasına.

"az kaldı, biraz daha sabret. tepeyi aştık mı gelmiş sayılırız."

felix ise oturduğu yerden dudaklarını büzerek kalkıp derin bir nefes çekiyor. jisung'a verdiği söz için burada fakat ilk günden beri bunca yolun sonunda gerçekten değecek bir şey olup olmadığını bilemiyor. hiçbir şey kesin değilken yanındaki açık kahverengi saçları gözlerine kadar düşen çocuğun bu derece hevesli olması ise onu tedirgin ediyor.

"jisung..."

"hm.."

ağzındaki kurşundan yapılma kalem ile ona dönüyor arkadaşı.

"ya hiç kimseyi bulamazsak gidip de? ya pir çoktan vefat ettiyse? o zaman n'olacak?"

kalemi hemen eline alıyor kahverengi tutuklu oğlan. yanındaki taşın üzerine koyarken de felix'in iki elini birden sıkıyor. güven vermek istiyor ona, başaracaklarına ve yan yana büyüyeceklerine dair bir güven.

"sana söz veremem, kesin bir ihtimalden bahsedemem. ama bunun olacağını tüm gönlüm ile hissettiğimi söyleyebilirim. günlerdir rüyalarıma giriyor bu yol, patikasına kadar aynı hem de. her şey bu kadar iyi oturuyorken de yapamazsak denedik deriz. son şansımızı el ele denedik."

daha sıkı tutuyor çillinin ellerini. gözlerinin içine bakarken bir saniye bile tereddüt etmiyor. son şanslarında beraber dağa kadar tırmanmak varsa yapacaklar. diğer çocuklar için de yürümek zorundalar.

kafa sallıyor yüzündeki tebessüm ile ona felix. el el düşüyorlar bu sefer yola.

zar zor tırmandıkları yokuşlarla, ayakkabılarının tekini kaybettikleri çamurlarla yüzleşiyorlar. birkaç ırmağın içinde suyla cebelleşiyorlar. fakat elleri asla ayrılmıyor, kenetlenmiş iki parça mıknatıs gibi aynı.

haritanın nerdeyse tamamını işaretledikleri onca yoldan sonra nihayet dağın yamacına ulaşıyor ve jisung'un rüyasındaki tabirine benzer bir yaşam alanı aramaya başlıyorlar.
az biraz etrafı, ağaçları ve kayalıkların ardını dolaşa durduktan sonra ise sallanan rüzgar çanlarının sesi onları kucaklıyor ve doğruca pir'in başını soktuğu kıt kanat yuvasının önüne kadar bırakıyor.

Patricia'nın Çocukları ; JilixМесто, где живут истории. Откройте их для себя