mutluyum.

152 31 3
                                    

"şundan da yiyin."

annem önümüze yemekleri iterken ağzımdaki yiyecekleri bitirmeye çalışıyordum. taehyun ise utanmış, sessizce bir şeyler yemeye çalışıyordu. annemi kırmamak için çabaladığını anlamam uzun sürmemişti.

"iki evladımı da aynı anda görmek bana çok iyi geldi. kendimi iyileşmiş hissediyorum."

ağzımdaki yemeği yutmaya çalıştım bir an önce. annemle bu konuyu konuşmam gerekiyordu.

"anne-"

"ne söyleyeceğini biliyorum, bebeğim. daha sonra konuşalım olur mu? şimdi anın tadını çıkarmak istiyorum."

sessizce ağzımdaki yiyecekleri çiğnemeye devam ettim. yanımdaki sevgilime göz ucuyla baktığımda ellerini bacaklarında birleştirmiş gülümseyerek anneme bakıyordu. gözlerindeki parlaklığı görmek kendimi çok güzel hissettirmişti.

biz sohbet edip yemeklerimizi yerken babam mutfağa gelmiş, önce annemi sonra beni öpmüştü. taehyun'un da saçlarını okşadığında yanımdaki bedenin kaskatı kesildiğini hissetmiştim.

"yolculuğunuz nasıl geçti bakalım? ilaçlarını almış mıydın uçağa binmeden?"

babamın sorusuyla gülümsedim. kaskatı kesilen bedenin elini tuttum hemen.

"taehyun yanımda olduğu için ilaçlarımı almadım. yolculuk boyunca uyuduğum için yorulmadım fazla."

"ben de yorulmadım, efendim."

taehyun'un bu haline güldüm. annem ve babam da taehyun'un çekingenliği karşısında gülmüştü.

annem ve babam çok anlayışlı, sevecen, kafa dengi ve zeki insanlardı. çocukluğumdan beri çevremdeki herkesi tanımak isterler, bir görüşte kimin ne olduğunu çözerlerdi. bu yüzden herkesin yediği gibi "dost kazığı" yememiştim. bu yüzden aileme minnettardım.

aslında aileme minnettar olduğum bir sürü konu vardı. her fırsatta bunları onlara söylüyordum.

daha fazla yemek yiyemeyeceğimizi anladığımızda masadan kalkmıştık. ikimiz de anneme etrafı toplaması için yardım etmeye çalışsak da annem, müthiş bir hızla bizi mutfaktan kovmuştu. ikimiz de şaşkınca birbirimize bakıp gülmüş, hemen babamın yanına gitmiştik.

"annen yine mutfaktan mı kovdu?"

"inatçılığından asla ödün vermiyor."

"bizim de günlerimiz böyle geçiyor işte."

babamın söylediğine güldüm. kollarını açmış beni bekleyen bedene yavaş adımlarla yaklaşıp sarıldım. saçlarıma küçük öpücükler kondururken o kadar huzurlu hissediyordum ki...

"sana teşekkür etme fırsatım olmadı, taehyun. beomgyu'nun bahsettiğine göre ona bir bebekmiş gibi davranıyormuşsun. bebek olduğu gerçeğini sonunda kabul etmesi gözlerimi yaşarttı."

ben sevimli bir kızgınlıkla babama baktığımda taehyun da babam da gülüyordu. ikisinin çok iyi anlaşacaklarına adım kadar emindim. önce taehyun'un utangaçlığını atması gerekiyordu.

"teşekkür etmenize gerek yok, efendim. beomgyu hayatıma girdiği günden beri daha iyi bir insan olduğumu düşünüyorum. asıl bir insanın hayatını kurtardığı için oğlunuza teşekkür etmelisiniz."

sevgilimin sevgi dolu bakışları gözlerimi doldurmuştu. dudaklarımı büzüp sevimli bir şekilde gülen sarışına baktım öylece.

"beomgyu'nun hayatına girdiği insanları mutlu etme gibi bir özelliği var. bizim de hayatımıza girdiği günden beri çok mutluyuz ve bu mutluluğu beomgyu'ya borçluyuz."

cigarette on your lips {taegyu?}Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang