XIX-Yargı

19 2 0
                                    

XIX - Yargı


"Nil kızım, özür dilerim" dediğinde, odadaki şaşkın bakışların hedefi babamdı.

Bakışlarımı karşımdaki boş duvara sabitlediğimde, içimdeki hissiz Nil'i dışarı çıkartmak ve bir daha geriye dönmemek üzere benliğime işlemek istiyordum. Neler oluyor? Diye fısıldadı minik Nil. Onun mahzenden çıktığı nadir anlardan birindeydik. "O gün, kaza günü" babamın cümlelerini uzun öksürükler duraksatıyordu. Annem ise yanında durmuş elini tutuyordu. Her zamanki gibi babamın tarafında ve benim tam karşımdaydı. Minik Nil her şeye rağmen, ona okul çıkışı çikolata alan annesini seviyordu.

Kaza kelimesini duyduktan sonra, geri geri bir kaç adım atmıştım istemsiz. Gölge kapıya dayanmış yüzü babama dönüktü. Sırtım duvara döndüğünde artık gölgenin arkasında kalmıştım. Yüzümü dünyadan, bütün gerçeklerden saklamak istiyordum. Babamın susması için yalvarmak istiyordum. "Her şey benim suçum biliyorsun di mi Nil?" omuzlarım çökmüş bir şekilde beton zemine oturdum ve bacaklarımı kendime doğru çekip sarıldım. Yine kendimden başka kimsem yoktu. Artık olanları unutmak isterken, en büyük yarama tuz basan babama baktım. Mutlu görünmüyordu. Hem de hiç. İçimdeki fırtınaları görüyor musun baba? Peki neden hâlâ anlatmaya devam ediyorsun?

"O gün Alp ve sen arabanın arkasında oyun oynuyordunuz. Sakin bir yolculuktu. Dikiz aynasından yola bakmıştım. Her şey o kadar güzel ve doğru ilerliyordu ki.. o kapıyı, arabanın kapısını neden açtınız yıllarca sorguladım durdum" babamın kesik hırıltılı sesi, olayın gerçek yüzünü dökmek ister gibiydi. Ancak bir gerçek yoktu ortada. Bir katil bir de kurban vardı. Alp.. yıllarımı senden af dileyerek geçirdim. Keşke beni bırakmasaydın. Senden sonra her şeyimi kaybettim ben. Gözlerim dolu bir şekilde beton zemine diktim bakışlarımı. Sessiz gözyaşlarım babamın sözlerine eşlik ediyordu. Odada tek çıt sesi çıkmıyordu. Biliyordum, şuan burada ruhlarımız yargılanıyordu. "Kapıyı hanginiz açtı bilmiyorum kızım, hatırlamıyorum ancak yıllarca tek suçlunun sen olduğunu düşündük. Minicik bir kızı suçladık, kendi kızımızdan uzaklaştık." Annem hâlâ yüzüme bakmıyordu ya da bakamıyordu. Bilmiyordum.

Bende yıllarca kendimi suçlamıştım hatta babamın bu her şeyi üstlenen konuşması bende bir vicdan rahatlatması yapmamıştı. Alp yerine ölmeyi dilediğim geceleri hiç kimse, hiçbir vicdan güzellemesi geri getiremeyecekti. "Alp o kazadan sağ çıktığında ve yürüyemediğinde, tek düşündüğümüz kendimizdik. Annenle ben senin her şeyi unutacağını sandık çünkü çok küçüktün belki yedi belki sekiz... Ama sen unutmadın Nil. Her geçen yıl eridin gözümüzün önünde." Annemin kesik ağlayışlarını duyduğumda kafamı dizlerime gömdüğüm yerden kaldırdım. Annem sesiz bir şekilde ağlamaya çalışıyordu. Tıpkı benim gibi. O da kendini suçluyor muydu? Kendine kızmamak için her seferinde bütün kinini bana akıttığı için üzülüyor muydu? Babam bir yudum su içti ve kafasında kurduğu mahkemede bizi, ailemizi yargılamaya devam etti.

"Alp, 15 yaşında intihar ettiğinde, sen daha 6. Sınıfa gidiyordun. Karne günündü ve biz yoktuk. O gün bizim için felaket gibiydi. Ve biz hiçbir şey bilmediğini sanıyorduk ancak sen olan biten her şey için kendini suçladın yıllarca. Bizim yüzümüzden." Gözyaşlarım hızlandığında bende hızla ayağa kalktım. Odadan çıkmak için bir hamle yaptığımda annem hemen bileğimi tuttu "Babanın sözü bitmedi. Nil bizi dinle. Affettirmeye çalışıyoruz kendimizi görmüyor musun?" annemin ağlamaktan açık bir ton almış ela gözlerine baktım. "Anne yeter bu kadar! O çocuğu, 6. Sınıftaki küçük Nil'i bunlarla kandırabilirdiniz. Görmüyor musunuz bu mahkeme sadece ikiniz için." Üstümdeki hırkayı sıyırdım ve kolumdaki çizikleri annemin görmesini sağladım. "Ben çoktan yargılandım. Bu soluk izler, hiçbir şey anne. Kendime yaptıklarımı bilseniz, Her gün kendimi kafamın içinde kaç kez idam ettiğimi bir bilseniz keşke" söylediklerim annemin hüngür hüngür ağlamaya başlamasıyla sonuçlanmıştı. Babamın yanına gidip ona sarıldı. Yüzümde gözyaşlarımın arasında buruk bir tebessüm belirdi. "Şimdi size iyi tatiller sevgili ailem, lütfen arada mektup göndermeyi ihmal etmeyin." Sitemli sözlerim bittiğinde odadan çıktım ve asansöre ilerledim. Peşimdeki adım sesleri Gölgenin de arkamda olduğunu hatırlattı. Tüm her şeyi biliyordu artık. Miraya bile anlatmadığım hayatımın en derin pişmanlığını biliyordu.

Asansöre bindiğimizde giriş katın düğmesine bastım ve hızlıca gözyaşlarımı sildim. Aynaya bakmaktan korktuğum için bakışlarımı ellerime çevirdim. Gölge tek bir kelime etmiyor, belkide bir şeyler söylemek ya da yanımdan koşarak kaçmak için kapının açılmasını bekliyordu. Asansör açıldığında Acil servisin önüne park ettiğimiz arabaya ulaştık. Soluklanmak için beklediğimde, içimdeki minik Nil kızgın gözlerle bana bakıyordu. Babamla olan hesaplaşmamdan memnun değildi. Geceleri ne kadar zor geçtiğini, yıllarca kimseyle konuşmadığımı, Mirayla tanışana kadar hayattan kopmuş ve delirme seviyesine gelmiş bir çocuk olduğumu sadece minik Nil biliyordu. Ancak bundan fazlasını söyleyemezdim. Her şeye rağmen benim son parçam ailemdi. Ben mutsuz olayım varsın onlar mutlu olsundu. Kollarımdaki yaralar soluk ve geçmiş bir haldeydi. İçimdeki yaraları anlatmaktansa kollarımı göstermiş ve basit yoldan kaçmıştım. Kendimle yüzleşmediğim sürece, içimdeki mahkeme asla bir karara varamayacaktı.

"Nil?" Gölge'nin sesini duyduğumda, yüzümü acil servisten arabaya doğru çevirdim. Kaç dakikadır böyle bekliyordum? "Anahtarları sana vermiştim, ver de gidelim" dedi. Sesi bir nebze yumuşak çıkıyordu. İçerde duydukları için ondan özür dilemek istedim. Hiçbir yabancı bu yükü taşımamalıydı. Ellerim titrediği için arabanın anahtarını zar zor cebimden çıkardım ve Gölgeye uzattım. Vücudum adrenalin ve üzüntüyü kaldıramıyordu. Ve çok üşüyordum. Elimi ileriye doğru uzattığımda Gölge hâlâ arabanın anahtarını almamıştı. Bu halimle eğleniyor muydu? Ben tam anahtarı geri çekecekken Gölge hiç beklemediğim bir şey yaptı. Anahtarı uzatan elimi tuttu ve beni kendine çekip sarıldı. Donmuş bir halde ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. "Hava o kadar soğuk değil, küçük. Neden bu kadar titriyorsun?" diye sordu. Yumuşacık sesi içimdeki minik Nil'in bile bozguna uğramasına neden oldu. "Sorun yok herkes sarılmaya ihtiyaç duyar. Muhtemelen bir işe yaramayacak ama en azından deneyelim" dediğinde boşta kalan elimi sırtına koydum ve ağlamaya başladım. Bu benim ilk yenilişimdi.


ZAİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin