IV-Her Şey, Hiçbir Şey

4.7K 72 5
                                    

Koluma temas eden elle sıyrıldım, o karanlık tablodan. Bakışlarımı Egeye çevirdiğimde biraz telaşla '' Neyin var abi? Biraz yorgun gibisin'' dedi.

''Yok bir şeyim. Ee, işler ne durumda? '' konuyu geçiştirmek adına sorduğum soru Ege'nin ilgisini çekmiş olacak ki, yanıma oturup anlatmaya başladı. Ben ise kelimelerine pek dikkat edemiyordum. Gözüm sürekli ilerideki mutlu çifte kayıyordu. Lacivertin, karşısındaki adamın dudaklarına yaklaşmasıyla bakışlarımı hızla onlardan çektim ve ayaklandım. Ege'nin sorgu dolu bakışlarını hesaba katmadan hızla kafeden dışarı çıktım. Yine gece ve yine kaldırımlar. Ancak bu sefer aklımda başka mısralar var.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Karanlığın dostluk ettiği aciz bir adamdım. Tutunacak dal aradım. Bir dal buldum, rengi lacivert. Ama o lacivert, bana hiç gülmeyecek. Bir park gördüm ileride. Kaç sokak yürüdüm bilmiyordum. Parkın içine girdiğimde küçük bir çocuk gördüm. Biraz şaşkınlıkla yanına yaklaştım. Hava iyiden iyiye üşütüyordu insanı. Küçük çocuğun salıncağından bozuk bir melodi ilişiyordu kulaklarıma. Yanındaki salıncağa oturdum. ''Merhaba küçük adam'' yüzümde buruk bir tebessüm vardı. Parka girdiğimden beri tedirginlikle parlayan yeşil gözleri biraz rahatlamıştı sanki. ''Merhaba abi'' dedi. ''Ne yapıyorsun bakalım bu saatte?''

''Üzdü beni annem. Ben de buraya geldim'' gözleri ağlamaklı bir hal almıştı. '' Peki sen ne yapıyorsun bu saatte?'' dedi. Hafif bir şekilde omuz silktim ''Beni de üzdüler.'' Biraz sessizlik oldu. Sonra konuşmaya başladı. '' Yoksa seni de annen mi üzdü? ''

''Anneler çocuklarını üzmez'' diye fısıldadım. Karşıdan koşarak bir kadın geldi ve yanımdaki çocuğa sarıldı. Küçük adam şimdi, hiç olmadığı kadar mutluydu. ''Neden beni üzüyorsun? Ne kadar merak ettim seni '' kadının bakışları bana kaydı. Bir baş selamı verdim. Çocuğunu alıp hızla uzaklaştı. Yanımdan giderken hala söyleniyordu çocuğa. Bakışlarım yalnız kalmış parkı inceliyordu. '' Ben de beklesem hatta biraz da ağlasam benim de annem gelir mi?'' diye bir soru yönelttim, yalnız parka. Cevap yoktu tabi. Başımı salıncağın demirine yasladım. Gözlerimi kapadım. Bu gece bir şeyleri daha hayatımdan çıkaracaktım. Bu gece bazı şeylerden soyutlanacaktım. Bu gece, benim için bir nevi kutsaldı. Bu gece lacivertten vazgeçecektim.

''Keşke sana aşık olmama izin verseydin lacivert. O zaman sana, seni ne kadar sevebileceğimi anlatırdım. Saçına dokunmak tek hayalim olurdu. Küçük mutluluklar isterdim senden. Her şeyim olurdun, hiçbir şeyim yokken. Oysa şimdi senden vazgeçiyorum. Bunların hiçbirini bilemeyeceksin lacivert. Buralardan gittiğimde yenilgiden başka bir şey olmayacaksın benim için.'' Gözüm kapalı bir şekilde sallanıyordum hala. Salıncağı durdurdum ve ayağa kalktım. Parktan çıktım usulca, konuşacak ne gücüm ne de isteğim vardı. Her şeyim olabilecek bu şehirden hiçbir şeyim olmadan gidecektim. Bana da bu yakışırdı.

ZAİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin