I-Varlığın İçinde Hiçlik

11.9K 110 6
                                    

"Adam kendini ararken, kadını buldu."

Zifiri karanlık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zifiri karanlık. Bastığım kaldırım taşları adeta zindan bana. Ben, kimim? Sokaklarda dolanan virane bir adam mı? Karanlıkta kaybolan bir gölge mi? Belki sadece tutsak... Özgürlük uzaktan görülen hoş bir kavramken ben, hiç olmadığım kadar tutsağım bu kaldırım taşlarına. Nefes alışlarım hızlandı, hava soğuktu. Peki ya ben neden hissetmiyordum? Vücüdümun tepkilerine ayak uydurmaktan başka ne yaptım ki bu yaşıma kadar? Mutsuzum işte, her zamanki gibi.

Uzakta yürürken gördüm onu. Lacivert. Simsiyah saçları, dünden beri biraz daha uzamıştı sanki. Bir kadının saçı bir günde uzar mıydı? Uzuyordu işte lacivertin saçları. Kalbime kadar değmişti uçları. Bu kadın farklıydı, ya da herkesle aynıydı. Neydi beni ona sürükleyen? Oysa onun için, hiç kimseydim ben. Bir hiçlik bu kadar var olabilir miydi? Ya da bir varlık bu kadar hiç olabilir miydi? Yavaş yavaş takip ediyordum arkasından. Bastığı yerlere basıyordum bana da lacivertini bulaştırsın diye. Bir piskopat ya da sapık değildim. Hislerini arayan, yabancı bir adamdım sadece. Ona neden mi lacivert diyordum? Masmavi gözleri, siyahtan öte saçları vardı. Ben de ona lacivert dedim. Adı pek umrumda değildi, hissetirdiği duyguları istiyordum. Başımı gökyüzüne kaldırdım. Ne yıldız vardı, ne de gece... Tıpkı benim hayatım gibi, sadece sis vardı. Sisli bir İstanbul, ne kadar kötü olabilirdi ?

Gözlerimi gökyüzünden indirdiğimde, lacivertin yerinde durduğunu gördüm. Kalbimin atışı o an yavaşladı işte. Adımlarımı durdurdum. Lacivert ne ilerliyor ne de arkasını dönüyordu. Onu korkutmuş muydum? Ne ara bu kadar kötü bir adam olmuştum ben? İçimden lütfen beni fark etmiş olmasın diye dualar ediyordum. Önce cebinden telefonu çıkardı. Elleri titriyordu. Aramızda bir sokaklık mesafe vardı. Peki ben, neden kaçmıyordum? Kaçmaktan sıkılan ruhum beni bu kaldırım taşına hapsetmişti adeta. Adım dahi atamıyor, soluklarımı sessizce dışarı veriyordum. Elindeki telefonun flaşını açtı ve benim olduğum yerde gezdirdi.

"Kim var orada?" Bir adım daha yaklaştı. Soluklarım düzensizleşti. Beni görmüştü ama kendi karanlıkta kalmıştı. Yüz ifadesini seçemiyordum. O an ne diyeceğimi bilmeden tam konuşacaktım ki, "Sen kimsin? " Dedi. İşte hayatımın en zor sorusu.

ZAİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin