0.6

206 18 2
                                    


Ezgi hepimizden önce gelmiş, oturmamıştı. Çardağın dış kısmında bekliyordu, arkasını sırt dayama kısımlarına yaslamıştı. Bulut'sa ona doğru yürüyordu. Arkasından koşarak omuzlarına tutunmuş, kendimi yukarı doğru ittirerek zıplamıştım. Kuzenler arasında bu tarz el, kol şakalaşmaları oluyordu.

Bir daha yapmamam için kenara çekildi. "Dora, senin ağzına etmiş olmalı komutan. Bu neyin enerjikliği? Hem daha sabahın körü ulan."

Ezgi'nin yanına varmıştık, anlatmaya başlamadan önce her daim oturduğum köşeye oturmuştum. "Eh, biraz öyle oldu. Hatta bayağı ama enerjimi moralimi bozarak harcamak istemiyorum. Hem... Planın işe yarayacağını düşünüyorum." 

İşe yaramalıydı, aksi halde komutandan paçamı kurtaramayacaktım. Belki bir F-16 pilotuyla komutanın neden aynı yerde görev yapmak zorunda olduğunu soruyor olabilirsiniz: Aslında pek de sanıldığı gibi önemli bir konu değil, 29 Mayıs 2025 olayları sonrasındaki anma etkinlikleri için çalışma yürütüyoruz. 

Yalnızca birkaç ay kadar süre kalmış olsa neyse, sorun yok ama daha çok zaman var. Öyle birkaç ayda değil. Tam tamına üç yıl. Bu süreç içerisinde ona katlanabileceğimi sanmıyorum, oldukça sinir bozucu biri. Askerlerine oldukça da sert davranıyor, normal bir komutanın yapacağı şekilde değil. 

Bana öyle sesi fazla çıkmaz, çıkamaz da zaten. Ellerindeki en iyi kişilerden biri olduğumu biliyor ancak keşke kızsaydı da bunları yapmasaydı dediğim hareketlerin hepsini yapıyor. Bir şekilde beni rezil etmenin yolunu buluyor. Mesela sürekli erkek olduğumu sanıyor, oğlum diyerek çağırıyor. Kahkaha seslerini duysam da henüz kimlerin güldüğünü anlayabilmiş de değilim. Ki anlasam disiplini bozdukları için hemen ceza almalarını sağlarım. 

Eh, erkek olmakta da sorun yok aslında. Asıl sinirimi bozan kısım adım yüzünden erkek sanması, adıma da laf etmiş oluyor bence biraz. İsmimi şuana kadar hep sevmişimdir. Bir tür çikolata, bisküvi ismi gibi ve inan ki bunu sinir olduğu için yapmıyor, gerçekten erkek sanıyor. Defalarca kez yüzümü görmesine rağmen... Sürekli koğuşta kalmam gerektiğinde neden erkeklerin koğuşunda olmadığımı soruyor. 

Ya... Tamam, diyelim ki görünüşüm erkeğe benziyor. O zaman başıma şalı kulaklarım üşümesin diye mi takıyorum? "İnterneti açayım mı? Hazır mıyız? Ne yazacağız?"

"Hass..." Poşeti kenara bıraktı. "Lan ben ramazan olduğunu unutup geceden kalan kekleri getirmişim kahvaltı yaparız diye." 

Bulut kahkaha attı. "Ezoo ben de garibana sadaka olsun diye taşıyorsun sandım." Bu çocuk neden sürekli itlik köpeklik peşindeydi?

Peygamber sabrını korudu. Çoktan açmış olduğu poşetin ağzını kapattı. Bulut orada yokmuş gibi davrandı. "Hayır, yazmayacağız Dora. Yazarsak olmaz, birkaç gün o hesaba girmemen lazım. Böylelikle Ali'nin hangi Ali olduğuna cevap veremeyeceksin, mecbur kendi arayacak. Bu sırada da profilini ufaktan araştıracak." 

Aklımda çok fazla soru vardı. "Yaptıklarımızın işe yarayacağında emin misiniz?" Hem heyecanlıydım hem de garip şekilde vicdan azabı çekiyordum. "Ne kadar sürer sizce sahte kızımıza aşık olması?"

Arkasına yaslandı, kek olayı yüzünden yeterince morali bozuktu. "En fazla iki ay, en az bir hafta." Şaşkınlığım tüm yüzüme yayılmıştı, gerçekten biri bu kadar kısa sürede birine aşık olabilir miydi? "Evet, biraz uzun sürecek Dora maalesef." 

Ağzımı yavaş da olsa kapatmayı başarmıştım. Her duyduğum cümlede biraz daha şaşkına dönüyordum. Gerçekten... Ya tüm zamanımı, hayatımı askerlik işlerine harcadığım için dünyadan uzak kalmıştım ya da gerçekten sosyal medya için fazla yaşlı kalıyordum. Duyduklarımı içimden tekrar ederek kabul etmeye çalışmıştım.

Bir yandan havanın soğukluğu içime işliyordu, bir yandan da etrafı sarmış olan sis bayağı hoşuma gitmişti. Kış aylarında pek de görülemeyen bir görüntüydü, baharın geldiği zamanlarda oluyordu. Tıpkı şuan gibi... Telefonuma göz attım, bir bildirimim vardı. Ayşe teyze SMS atmıştı. Hem de direkt olarak bana, Dora'ya. 

Ekranı kapatıp arkadaşlarıma odaklandım. Hepimizin küçüklüğümüzden beridir buluştuğu, bazen oyunlar oynadığımız bazense haylazlıklar yaptığımız o yerdeydik. Küçüklüğümüzün ramazanlarını hatırlayınca, içim garip oluyordu. Özelliklede kavurucu yaz günlerindekileri... Sahura kadar hep birlikte oyunlar oynar dururduk. 

Ezgi'nin anne babası tatile gitmediği sürece hep birlikte takılırdık, Bulut'ta yaklaşık sekiz yaşındayken buraya taşınmıştı. Çavuşu ise ara sıra, bazı yıllar görmüştüm. Askerler hep aynı yerlerde yaşayamazdı, görev yerleri sık sık değişiklik gösterirdi. Hep çavuşu benden küçük sansam da aynı yaştaydık. 

Abisinin, yani komutanın bizden dört-beş yaş büyük olduğunu tahmin ediyordum, hiçbir zaman oyunlarımıza katılmamıştı. Geçtiğimiz birkaç yıla kadar sadece bir isimden ibaretti benim için, yüzünü dahi görmemiştim. Yetişkinlerle birlikte takıldığı barizdi. 

Sanırım hep aynı yerde yaşayan, hiç taşınmayan tek kişiydim. Belki de tam olarak bu yüzden buraya bağlıydım. Artık sadece lojman değildi, yuvaydı. "Ayşe teyze bana yine mesaj atmış."

"Komutanda koskoca adam bir kendine eş bulamadı ha..." Eline aldığı ot parçasını Ezgi'nin koluna sürtüyor, sinir etmeye çalışıyordu. Sonradan aklına bir şey gelmiş gibi irkilerek dikleşti. "Neyse benden uzak, Allaha yakın olsun." 

Gülme sırası en yakın arkadaşımdaydı. "Ne o Bulut? Ne güzel telli duvaklı gelin olurdun." 

"Ya ya ne demezsin."

"Her neyse..." Karnını tuttu, ciddileşmeye çalıştı. "Komutan işine odaklanmamız lazım. Ayşe teyzeye yaz, olabildiğince belli etmeden oğlu hakkında bilgi almaya çalış. Ne seviyor ne sevmiyo-" Bize doğru gelmekte olan çavuşu gördüğünde gözleri parlamıştı. "Hahah. Sanırım bende kimden almaya çalışacağımı biliyorum."

Bulut'ta o tarafa baktı. "İyi bende bari komutanı yoklayayım." İkisi iyi anlaşıyorlardı, benim aksime gerçekten de komşu çocukları gibiydiler. 

Çavuşun üstünde üniformaları vardı, saçlarının hafifçe dağılmış olduğundan geceden kalma olduğunu anlamak uzun sürmemişti. Muhtemelen görev tarzı bir şeyden dönüyordu. Yüzünde her zamanki tatlı gülümsemesi vardı. Mavi gözleri bize doğru döndü, eve doğru ilerlememişti. 

"Merhaba." Hemen önümüzde durdu. "Size katılabilir miyim?"

Birbirimize baktık, acaba az önce dediklerimizi duymuş muydu? Aynı anda "Elbette." dedik. 


Bu bölümde bitti. Neler yapıyorsunuz bakalım? 💖🌹

 🐾Benim de bir tane arkadaşımın oynadığı film bugün sinemaya girmiş, aşırı mutlu oldum onun adına. Umarım beni unutmaz sxdfkjgvsdfsf

Yurt dışındaki insanlar imkanları oldukları için birçok şey yapabiliyor. Ben birçok şey yapabiliyorum ama imkanım yok. 😥❤

Asker Bozuntusu | TextingWhere stories live. Discover now