İlk Karşılaşma

78 18 6
                                    

Merhaba benim adım Sare, 17 yaşındayım. Sarı saçlı ve yeşil gözlü olarak annemden en güzel genleri aldım, sanırım hayatımda şanslı olduğumu hissettiğim yegane şeyde bu genlerdi.

Hiç sevmediğim bir şehirde hiç sevmediğim bir okula gidiyorum. Hayatım o kadar sıkıcı ve tekdüze ki! Okula git, gel, ödev yap, ders çalış, uyu, sonra tekrar okul. Aynı döngüyü yaşıyorum. Bazen günlerin tıpatıp aynı olduğu, saatlerin geçmek bilmediği zamanlar oluyor, işte o zaman delirecek gibi oluyorum.

Her neyse, sizi de sıkıcı hayatımla bunaltmayayım. Sonuçta bir hikaye okumaya geldiniz ve sıkıcı bir hayatı kimse okumak istemez. O yüzden size bu aralar başıma gelen ve hayatımı tepetaklak eden bir olayı anlatmak istiyorum.

Geçen Salı günü okula giderken bu sefer değişiklik olsun diye servisle değil de yürüyerek gitmek istedim. Hayatım o kadar sıkıcı ki böyle değişik şeyler bile bana kendimi iyi hissettiriyordu.

Kulaklığımı takıp en sevdiğim şarkıyı açmış öylece yürüyordum. Okula varmama az kalmıştı. Ancak bir zaman sonra arkamda birinin yürüdüğünü ve nedense beni takip ettiğini hissetmeye başladım. Bunu eminim herkes yaşamıştır. İlk başta sadece bir dürtü olduğunu düşünüp ilgilenmemeye çalıştım. Ancak arkamda gitgide yaklaşan ayak seslerini duydukça yüreğimde bir korku oluşmaya başladı. Evet 17 yaşında bir kızdım ancak yine de böyle şeyler de hala küçücük bir kız çocuğu oluyordum.

Adam hızlandıkça ben de adımlarımı hızlandırdım ve dönemeci döndüğümde biri beni kolumdan tutup ara binalara çekti. Tam çığlık atacaktım ki karşımdaki genç çocuk bir eliyle ağzımı kapatıp diğer eliyle sus işareti yaptı. O sırada binanın arasından telaşlı bir şekilde etrafına bakınan bir adam geçiyordu. Yaşına bakılırsa muhtemelen beni takip eden adam buydu ve beni gözden kaybettiği için sinirlenmiş gözüküyordu.

Daha ne olduğunu anlayamadan genç elini ağzımdan çekti ve binaların arasından yürümeye başladı. O sırada ben de arkasından bağırmakla meşguldüm; "Hey sen, kimsin sen, sapık mısın?"

Çocuğun peşine takılmıştım, çünkü çok sinirliydim. Bir nevi beni kurtarmış olabilirdi. Ama sonuçta kim olduğunu ve bunu neden yaptığını söylemeliydi, böyle kaba bir şekilde gidemezdi!

"Sana diyorum, sağır mısın?" diye arkasından bağırıyor bir yandan da onun hızlı adımlarını yetişmeye çalışıyordum. Sonra çocuk birden durdu ve ben de duvara toslar gibi çocuğun sırtına çarpıp yere düştüm. Çocuk arkasını dönüp bana baktı ve birden gülmeye başladı. "Tam bir kız çocuğusun." dedi ve sırıtmaya başladı. O sırada çocuğu incelemeye başladım uzun boylu esmer yakışıklı bir çocuktu ama halinde insanı ürperten bir tavrı vardı.

"En azından senin gibi bir ayı değilim!" dedim ben de. Bunu söyleyince daha çok güldü. "Hayatını kurtardım ve sen bana böyle mi teşekkür ediyorsun." dedi yere oturup gözlerimin içine bakarken. Çocuğun gözlerine bakınca sanki içimde bir şeylerin hareketlendiğini hissettim. "Ne kurtarması, ben zaten kendi başımın çaresine bakabilirdim." dedim, çocuk yanaklarımın kızardığını görmesin diye aceleyle konuşmuştum. "Öyle mi ufaklık, adam resmen tüm yol boyunca seni takip etti, ben olmasaydım şu an bence böyle cesur konuşuyor olmazdın." dedi ve ayağa kalktı.

Çocuk ayağa kalkınca ben de kalkmaya çalıştım, düştüğüm için dizlerim kanamıştı ve çok acıyordu. Ama ufaklık demesin diye acım yokmuş gibi davranmaya çalışıp ayağa kalktım. "Peki sen de mi beni takip ediyordun? Nerden gördün ki adamın beni takip ettiğini?" diye bence oldukça mantıklı sorular sordum. Ama çocuk sanki aptalca bir soru sormuşum gibi öylece yüzüme boş boş baktı.

"Gözlerin ne kadar güzelmiş, yemyeşil." dedi birden yine o kömür gibi gözlerini bana dikti. Ve benim yine yanaklarıma ateş basmaya başladı. "Artık gitmeliyim, geç kaldım." dedim yanından geçip gitmek istedim. Ama çocuk kolumdan yakalayıp aramızdaki mesafeyi en aza indirdi. Boyum neredeyse omzuna geliyordu, nefesini tüm yüzümde hissettiğime emindim. "Unutma ufaklık, bana bir borcun oldu, bir gün sen de bana bir iyilik yapmalısın." dedi tek nefeste.

"Ne b-borcu?" diye kekeledim. Sonra çocuk gülümsedi ve göz kırpıp "Görüşürüz, ufaklık." deyip gitti. Ben ise alışveriş merkezinde annesi kaybetmiş çocuk gibi öylece sokağın ortasında kaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Bir iki adım attım, sonra okula doğru değil de ters tarafa gittiğimi fark edip, içimden kendime sövüp okul tarafına doğru hızlıca yürümeye başladım.

Kendimi hem iyi hem de kötü hissettim. Çünkü dediğim gibi hayatım o kadar tekdüzeydi ki daha önce böyle karmakarışık bir şey yaşamamıştım. Doğal olarak bu olaya karşı vereceğim tepki de gözyaşı oldu.

Peşime takılan adam, sonra beni kurtaran çocuk ve çocuğun o içimi delip geçen kömür karası gözleri, yüzümde hissettiğim nefesi....Ahhh! Bu kadar şey bir günde fazlaydı, hem o çocuk borç falan dedi, gerçi onu bir daha nerede görecektim ki!

Okulda tüm dersler ve teneffüsler boyunca bu olayı düşündüm, arkadaşlarım halimde bir tuhaflık olduğunu anladılar ama çok üstelemediler. Eve gidince de zaten yatıp uyudum ve bu olayı unutmanın çok daha iyi olacağını düşündüm.

İşte geçen Salı yaşadığım bu olay belki çok önemsiz gözükse de aslında bundan sonra yaşayacaklarımın ilk gösterimi gibiydi. Ben bu olayı unuttuğumu düşünsem de kader ağlarını örmüş, beni bekleyen sona doğru çekmek için ilk adımını atmıştı.

UFAKLIK Où les histoires vivent. Découvrez maintenant