0.1 | kimse

974 88 65
                                    

bölümü tekrar yayımladığım için verdiğiniz oylar gitmiş olabilir. oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın 🥺 iyi okumalarr 💙

Altay Bayındır, "Teşekkürler." diyerek mahcup bir ifadeyle bana döndüğünde duraksamış, öylece bakakalmıştım suratına.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum fakat nihayetinde rahatsız olmaması için "Rica ederim." dedim ve yüzüme ufak bir tebessüm yerleştirdim. Bu ufak tebessüm anlık şokumu bir nebze de olsa azaltabilmişti.

Tabii ki ilk futbolcu görüşüm değildi bu. Daha önce birçok kez, çeşitli futbolcularla bir araya gelmiştim fakat röportaj amaçlıydı çoğu. Şimdi ise Türkiye'nin en iyi kalecilerinden biri oturuyordu karşımda. Onunla -zorunluluktan da olsa- tavuk pilav yiyor olmak her hâlükârda enteresandı ve benim mistik rüyalarımdan bile daha üst seviyeydi.

"Tekrar kusura bakmayın. Ben bu kadar dolu olacağını tahmin etmemiştim..." dedi elindeki tabağını masaya bırakırken. İstemsizce gözüm oraya kaydı ve benimle aynı menüden aldığını görmek içten içe mutlu etti beni. Damak zevki vardı demek...

"Kusurluk bir şey yok." dedim sakin bir sesle. "Burası hep böyle. Kalabalık yani."

"Siz çok sık geliyorsunuz sanırım..." dedi Altay. "Yani... Ben bilmiyordum buranın hep böyle olduğunu. İlk kez geldim de."

Ondaki rahatlığı görünce -ki gerilmek için hiçbir sebebi yoktu- bana da bir gevşeme geldi, sandalyeme yaslandım. En azından içinde bulunduğum durumu normal karşılayabiliyordum artık.

"Anladım onu." dedim hafifçe gülümserken. "Evet, sıkı müşterisiyim buranın. Bana kalırsa bu civarda, hatta ilçede daha iyi bir tavuk pilavcı yok. Bu kadar geç keşfetmek büyük kayıp olmuş sizin için."

Bu yorumu yaparken boş keseden sallamıyordum elbette. Kendime, mideme kıymet veriyordum ve tam olarak bu sebepten Kadıköy'deki neredeyse her mekânı gezmiştim. Turist Ömer rolümü sonlandıran şey ise burayı bulmak olmuştu.

"Aslında benim favori yerim başkaydı fakat bugün hiç açmamışlar. O yüzden buraya geldim." Yorum yapmadım ve tabağındakilerin tadına bakmasını bekledim. Kaşığını pilava daldırırken "Ne kadar farklı olabilir ki?" diye mırıldanmıştı.

Birazdan anlarsın, dememe kalmadan yüzündeki değişime anbean şahit olmak bıyık altından güldürdü beni. Altay'ın gözleri şok içinde açılırken kendim de bir kaşık almıştım artık soğuğa yakın olan pilavımdan.

Ağzımdakileri tamamen yuttuktan sonra, "Eee?" dedim sorarcasına. Sanki dükkân sahibi bendim... "Bir fark var mıymış?"

"Tamam," dedi kaşığını bırakıp ellerini teslim olurcasına kaldırırken. "Geri alıyorum lafımı. Diğer dükkânların boş olma sebebi ortaya çıktı..."

Beğendiğim şeylerin beğenilmesi herkeste olduğu gibi bende de mutluluk sebebiydi. "Olabilir." diyerek hafifçe tebessüm ettim ve yemeğimi yemeye devam ettim sadece. Bu süre zarfında ikimiz de sessiz kalmıştık. Bir an önce yemeğimi bitirip kalkmak, ruh ve beden sağlığım için en doğru karar olacaktı muhtemelen.

Tam tabağımı yarılamıştım ki cebimde titreyen bir şey bu zevkimi yarıda kesti. Uyuşuk hareketlerle telefonumu çıkarırken ekrandaki isme bile bakmadan cevaplayıp kulağıma götürmüştüm. "Efendim?"

"Eylem!"

Yakın arkadaşım Gökçe'ydi bu ve sesi kötü geliyordu. Bunu tasdik eder gibi "Ölmek üzereyim!" dediğinde bir tık abartıyor olabileceğinin farkındaydım.

asparagas | altay bayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin