9. BÖLÜM : ÖFKE

92 9 7
                                    

Karmakarışık ruh halimle Uğur'dan gözlerimi kaçırdım. Kendimi Güneş'le geçirdiğim zamanın mükemmelliğine o kadar çok kaptırmıştım ki Uğur'u unutmuştum. Eve girmek istemiyordum. Eve girip Uğur'la yüzleşmek istemiyordum. Sanki küçük bir çocukmuşum gibi beni azarlamasına katlanmayacaktım. Kapana kısılmış gibi hissediyorum. Tek istediğim uyumak ve hayatım düzene girene kadar da uyanmamaktı. Ne yazık ki Uğur delici bakışlarıyla beni süzmeye devam ettiği için kaçacak bir yerim olmadığının bilincine varmam uzun sürmedi.

Kararlı ama bir o kadar da isteksiz bir şekilde yavaş hareketlerle çantamdan anahtarlarımı çıkartıp eve girdim. Beni karşılayan sıcak eve minnetle adım attım. Ardından ayakkabılarımı çıkarttım. Ev çok sessizdi , dışarıdayken Uğur'u görmemiş olsaydım boş sanardım. Odaları gezerek Devrim'i aradım. Ama bulamamıştım. Yeterince yorgun olduğum için bunu sorgulamamaya karar verdim ve ayaklarımı sürüyerek odama doğru yürümeye başladım.

Odaya vardığımda yerimden sıçramama sebep olacak bir görüntüyle karşılaştım. Uğur,yatağımın üzerinde insan üstü bir güzellikle oturuyordu. Moda dergilerindeki melek yüzlü modelleri kıskandıracak cinsten bir güzelliği vardı. Hüzünlü deniz mavisi gözlerle bana bakıyordu. Bakışları adeta içime işlemişti. Duygularım karmakarışık bir hâl almıştı , yorgunluktan başım dönüyordu ve uykum vardı. Zaten yorgundum ve beni daha fazla yoracak bir tartışmaya girmeye niyetli değildim. Oldukça soğuk , mesafeli ve dikkatli bir sesle konuşmaya başladım.

"Devrim gelmedi mi ?" diye sordum. Uzun bir süre hüzünlü gözlerle bana bakmaya devam etti. Konuşmayacağına karar verdiğim sırada beni şaşırttı ve sakin bir sesle konuştu.

"Geldi ama geri gitmek zorunda kaldı. Eve geç kaldığın sana epeyce kızdı. Okul gezisinde olduğunu söyledim ama muhtemelen inanmadı. Döndüğünde iyi bir açıklama yapman gerekecek," dedi sakin ses tonunu koruyarak. Başımla onayladım. Şu anda bunun için endişelenmiyordum. Beni korkutan Uğur'un bu denli sakin olmasıydı. Bu hâli fırtına öncesi sessizliği olmasın diye içimden dua ediyordum.

Yanılamamıştım. Tam olarak fırtına öncesi sesisizlikti. Uğur, bir hışımla ayağa kalktı ve yanıma iyice yaklaştı. Eğilip saçlarımı kokladı , gözleri iri iri olmuştu ve adeta gözlerinden ateş fışkırıyordu. Deniz mavisi gözleri iyice koyulaşmıştı , gece mavisine dönüşmüştü. Bu hâli beni ürkütüyordu.

Hareketimi engellemek için bileklerimden tuttu , beni duvara doğru hızla itti. O kadar büyük bir hızla itmişti ki tüm vücudum acı içinde kıvrandı. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Şu an benim için yalnızca acı vardı. Acı beni kendime getirmemişti , aksine düşüncelerimi bulanıklaştırmıştı. Ben henüz kendime gelememişken Uğur korku saçan sesiyle konuşmaya başladı.

"Seni öldürürüm," dedi olduğum yere sinmeme neden olacak kadar yüksek ve aynı zamanda korkutucu ses tonuyla. Bu olanlara hâlâ bir anlam verememiştim. Kollarından kurtulmaya çalışıyordum ama tek yaptığım canımı daha da acıtmak olmuştu. Ben hareket ettikçe Uğur bileklerimi daha da büyük bir kuvvetle sıkıyordu. Konuşamayacak kadar şaşkın bir vaziyetteydim. Neyse ki Uğur konuşmasına devam etti.

"Duydun mu beni ? Eğer bir daha sigara içersen Devrim'den önce seni ben öldürürüm," dedi. Ah,sigara içtiğimi sanıyordu. Güneş'in kazağına koku sinmiş olmalıydı. Her ne kadar öyle sansa da bu yaptığı hareket doğru değildi , son derece küçük düşürücüydü. Şoku atlatmıştım ve konuşmaya başladığımda ses tonumun onunkinden aşağı kalır bir yanı yoktu.

"İster içerim , ister içmem. Benim kararım ve benim kararlarım kesinlikle seni ilgilendirmez. Sen kim oluyorsun da benim kararlarımı yargılayıp karışıyorsun ?" diye öyle bir bağırdım ki iri ellerini bileklerimden çekti. Ellerini çektiği yerlerde parmaklarının izi çıkmıştı. Ama acı umrumda değildi. Sinir , acının önüne geçmişti.

FIRTINAWhere stories live. Discover now