0.2

261 27 61
                                    

Annemi yakalamasının ardından merdivenin yanında kısa sürede ablam da belirdi. Ben kabimden hızlıca çıkıp ona olanları anlatmaya çalıştım. Batu güvenliklerin de kontrol için gelmesiyle nihayet bir şey olmadığına ikna oldu. Annemin ayılmasının ardından ona anlatmamda da ablam yardımcı olmuştu. Çünkü ben her zaman böyle durumlarda kekelemekle meşguldüm. Ayrıca adamın Aybars Bey olduğunu duyması da tepkilerinin normalleşmesini sağlamıştı. Yine de o benim aksime Aybars Bey'in daha normal bir yöntem kullanabileceğini söylüyordu. Ben onu nişan hazırlığına bırakıp ablamla katın tuvaletine gitmiştim. Çünkü sorularının cevabı bende de yoktu. Tek temennim elin adamı niye bunu dedi derken Aybars Bey'in işleri için ortamdan ayrılmış olup bunları duymaması olmuştu. Ablamın nişanını germek istemiyordum. Çünkü ne hikmetse eğer annem gerginse herkes gergin olurdu.

Lavaboda ben makyajımı düzeltmeye çalışırken ablam annemin yarım bıraktığını sürdürdü. Siyah mermerler arasında aynadan hemen belli olan mavi elbiseli halimi süzüyordum. Burası garip bir tuvaletti, alelade olan bir tuvalet bile evimizin en iyi döşenmiş odasından nasıl daha zengin durabiliyordu? Aynı şehirde bu kadar farklı hayatları nasıl yapabiliyorduk?

Birkaç haftaya açıklanacak üniversite sınavı sonuçlarından sonra eniştemin Çelik Otelleri arasından herhangi birinde bana şef yardımcılığı ayarlayacağı fikriyle kikirdedim. Ama ablamın yüzünün hala ciddi olduğunu fark ederek boğazımı temizledim ve aklıma geleni söyledim.

"Yaptığını saçma buluyorum ama o an hayatım kurtuldu."

"Batu bana işlerinden çok bahsetmiyor ama o dosyayı o hazırlamıştı."

"Zaten üzerinde eniştemin adı vardı."

"Adam gerçekten organ mafyasıdır yani."

"Canım organlarım."

"Sen yine de uzak dur Aybars'tan."

"Ay nerede göreceğim bir daha adamı!?"

"Belli olmaz o işler, erkeklerin yalanları gerçek kokar."

Anlamayarak ona döndüm, elini lavabo tezgahına koymuş aynaya bakıyordu.

"Yani sana o gözle bakmasa sevgilim demezdi Yağmur."

"Ne alaka?"

"Kız kardeşim de diyebilirdi?"

Yüzüme bakarak sorduğu soruyla afalladım. Gerçekten de haklı olabilirdi. Ama koskocam adamdı, koskocaman şirketleri vardı; benim gibi bir kızdan mı hoşlanacaktı? Ayrıca abiydi yani.

"Aybars sana uygun değil. Uçarı bir adam. Çapkın, anlık zevklerine düşkün."

"Erkekler..."

"Cinsiyetçilik yapma!"

"Bende hissettim o 'küçük dağları ben yarattım havasını' da... Erkekler askere gitmeden akıllanmıyor."
Konuşurken bir yandan da iki elimin parmaklarını tırnak içerisine aldığımı belli edercesine havada salladım. Annemin yaptığı ve benim kafama çoktan oturmuş bir genellemeydi bu, abim tarafından da doğrulanmıştı. Gerçekten de abim askere gidip geldikten sonra format atılmış gibi olmuştu. Resmen çocukluktan adamlığa geçmişti. Askerde ne yapıyorlarsa artık; dayak mı felsefik sohbet mi...

Ablamda sözlerimle bana dönmüştü. Üzerinde kırmızı bir elbise vardı ve saten kumaştandı. Geniş etekleri ve göğüs kısmında şal gibi duran çizikli kumaş süslemesi vardı. Aşırı dar değildi ve kollarını bileklerine kadar sarıyordu. Başörtüsü de elbisesi ile aynı tondu, o tonu bulabilmek için üç pazar gezmiştik. Ama şimdi bu koca holding de nişan yapıyordu.

KüçüğümWhere stories live. Discover now