0.5

157 18 27
                                    

5 buçuk yıl.

Her şeyin üzerinden beş buçuk yıl geçmişti. Neler mi olmuştu? Neler olmamıştı ki... En başından başlamam gerekirse tüm o yaşananlardan çocukça kaçışımın yüzüme vurulması ile buna son vermiştim. Ablamla aramı düzeltmiş ve saatler kala üniversite tercihlerimi yapmıştım. İstediğim üniversitede gastronomi bölümüne yerleşmiş ve okuduğum süreç boyunca devamlı çalışmıştım. Ancak asıl amacım para kazanmak olduğu için yapmamıştım bunu. O günden itibaren ablam benim uzak durmamı istese de ben kendimce o adama erişmeye başlamıştım. Bildiğim tek şey adı ve soyadıydı ama büyük bir iş insanı olduğu için herkesçe biliniyordu. Bu da işimi kolaylaştırmış ve mükemmel planım gelişmişti.

Zaten yemek yapmayı oldukça sevdiğim için üniversite boyunca kendimi sürekli eğitmenlerimin gözüne sokuyordum. Bir vakıf üniversitesinde okuduğum için de bu onların beni kısa süreli işleri için referans göstermesine neden oluyordu. Gönderdikleri yerler son derece sosyetik mekanlar oluyordu ve genellikle özel davetlerde normal çalışan sayısı yetmediği için ek görevli olarak çalışıyordum. Ancak yemeklerim ve tatlılarım beğenildiği için gittiğim çoğu yere tekrar çağrılıyordum. Yaptıklarımın lezzetli olması da tesadüf değildi. Çoğu zaman davetlerde yapacağım tabakları evde gece geç saatlere kadar deniyordum. Babam da annem de mutfakta bolca vakit geçiren insanlar oldukları için onların sihirli dokunuşları da bana yardımcı oluyordu. Onlara ait bir tarif defterini dijitale geçirmiş her zaman telefonumda, yanımda taşıyordum.

Tabii ki bu başarım sayesinde mezun olur olmaz da çok ünlü bir şefin yanında yardımcı olarak işe başlamıştım. Hakan Peltek, yalnızca Türkiye de değil yurtdışında da son derece popüler bir şefti. Hatta fransız mutfağında olan becerisi yüzünden ona Mösyö Peltek diye hitap ediliyordu. Zaten lokantalarının ikisi Fransa'daydı. Onunla çalışmaya başladığım andan beri de neden şöhretinin bol olduğunu daha iyi anlamıştım. Hem çok titiz hem de çok doğaldı, sadece unvanına leke gelmesin diye değil gerçekten özen verdiği için öyleydi. Çoğu zaman kalan yemekleri sokak hayvanlarına verdiriyor, hiçbir çalışanına küstah davranmayıp bize daima bir şeyler öğretmeye çalışıyordu. Bana babamı anımsattığı için ona karşı saygımın yanında büyük bir sevgi de duyuyordum.

Planıma gelecek olursam Mösyö Peltek, ailemin katili Hayri Alkuş'a ait Redbird Otellerinin mutfağında özel davetlere çağrılıyordu. Yanında da ekibindeki kemik kadrosunu götürüyordu. Mösyö Peltek'in tek sevmediğim yanı da buydu ama onun yanında çalışmak için çabalamamın da tek sebebi buydu. Yanına girdiğim ilk günden beri de azmimden dolayı gözüne girmeyi başarmıştım. Son 6 aydır kemik kadroda olamadığım için otele giden ekipte olamasam da onun gözdesi olmak kemik kadrodan giden ilk kişinin yerine benim seçilme ihtimalimi arttırmıştı. Geçen hafta da tatlılardaki yeteneğiyle herkesi büyüleyen Sedef Fransa'daki şubeye transfer olmuş ve kemik kadroda tatlılardan sorumlu birisine ihtiyaç oluşmuştu. Şimdi tek umduğum o kişi olmaktı.

Benim dışımdaki şeylere gelirsek de işler biraz karışık. Çünkü ablam defalarca kez dava açmak için çabalamasına rağmen elinde hiçbir zaman yeterli kanıt olmamıştı. Tam olarak ne demek istediğimi soracaksanız bende bilmiyorum çünkü beni uzak tutarak benim hayatıma devam etmem gerektiğini söylüyordu. Zira o davaları açmaya başladığından beri üç kere Hayri'nin tehditlerini almış ve üst düzey güvenlikli bir siteye tek başına yerleşmişti, her ne kadar nikahları mahvolsa da eniştemle resmi olarak evli olduğu için soyadımızın farklı olmasından yararlanarak beni kendinden uzak tutmuştu. Tabii annemlerin kimliğinin de o olaylar esnasında gizlenmesi de sağlandığı için ablamın etrafında güvenlikler dolanırken benim elimi kolumu sallaya sallaya gezmemi sağlamıştı. Tabii bunların hepsini Aybars yapmıştı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 21, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KüçüğümWhere stories live. Discover now