1. Bölüm

123 6 0
                                    

Kısa, çok kısa süren bir hikayenin baş karakteriydi. Halbuki upuzun bir romanın ikinci karakteri olup yüzlerce kez okunmayı tercih ederdi . Böylece silinip gitmek üzere olmak onu çok acıtıyordu. Aslında onun hikayesinde yeri olamayacağını biliyordu. Bu neredeyse imkansız gibiydi. Ama  istiyordu, bu isteği içinden atamıyordu.

Onu ilk gördüğü günü hatırladı. Abisinin motosikletinin arkasındaydı. Köşeyi dönünce karşısına aniden çıkan  motosiklete bakmıştı saçlarını arkaya savurarak. Ondan önce elinde tuttuğu şeye bakıyordu. Üzeri örtülü bir tabaktı herhalde. Kısa bir duraklamanın ardından Efekan tekrar motorunu çalıştırıp  yola devam ederken  onlar birbirlerine bakakalmışlardı. Neredeyse geriye bakacağım derken düşecekti. Oylum köşeyi dönüp kaybolduğunda motordan atlayıp arkasından gitmek istemişti. Kimdi, nerden geliyor, nereye gidiyordu?  Daha önce onu hiç görmemişti. Misafir miydi, yoksa  mahalleye yeni taşınmış bir komşu kızı mı? Üstünde ne vardı diye düşünmüştü. Kırmızı yuvarlak yaka bir badi, altında lacivert, İspanyol paça kot pantolon vardı. Ayağında...  Ayağında ise terlik vardı. Hani şu mahalle arası giyilen türden. Onunla tekrar karşılaşacağı umudunu ona yükleyen pazar terlikleri..

 Ne zaman  vardılar, ne kadar kaldılar, ne ara döndüler hatırlamıyordu. O  köşede karşılaştıkları yerde  kalmıştı. Oylum’un başak sarısı, gür saçlarının arasında  beliren ela gözlerinde. O an, sanki onu daha önceden tanıyormuş gibi bakan bakışları  ve dudağının kenarında beliren o küçük gülümseme geldi gözünün önüne. Acaba büyüyüp serpildiği için tanıyamadığı biri miydi? “  Hayır! “ demişti  kendi kendine, gözler asla değişmezdi. O gözleri bir kere bile görmüş olsaydı unutmazdı. Motosikletten indikleri gibi

“abi ben biraz gezineceğim, buralardayım”

“Oya’nın çıkışına mı gidiyorsun? “

“hı? Yo..  Evet “

“selam söyle “

“tamam “

Uygar saatine baktı. Oya on dakika sonra  işten çıkıyordu. O gün onu alacağına söz vermişti. Efekan hatırlatmasaydı tamamen unutmuştu bunu. Hatta Oya’nın varlığını bile unutmuştu. Oylum’u görmek umuduyla mahallede bir tur atıp Oya’ya gitti. Konfeksiyon atölyesinin kapısına vardığında işçiler birer ikişer çıkmaya başladı. Oya koşarak ona doğru geliyordu. Sevgilisini dört gündür görmemişti. Özlemle boynuna atladı.

“seni çok özledim aşkım”

Cevap veremedi. Öylesine sarıldı sadece. Motoru orada bırakıp  her zamanki gibi ona evinin sokak başına kadar yürüyerek eşlik etti. Oya  görüşmedikleri bu sürede neler yaptığını anlatırken  koluna dolanıyor, elini sıkıca tutuyor, arada başını omzuna yaslıyordu. Uygar ise  dört senelik kız arkadaşıyla değil de sanki bir  yabancı ile yürüyor gibi uzaktı. Ayrılmalarına yakın Oya durdu birden

“bir sorun mu var  Uygar?  Beni hiç özlememiş gibisin “

“kusura bakma Oya, biraz  kafam dağınık “

“ neden, niye dağınık? “

“kafamı toplayamıyorum. Efekan abimin sana selamı var”

“aleyküm selam, sende selam söyle. Yarın görüşür müyüz? Bugün hiçbir şey anlamadım  ben “

“ nasip “

“sende bir hal var ama, hayırlısı “

“ Orhan ‘a selam. İyi akşamlar  “

“ biraz daha yürüseydik? “

“ başka sefere, olur mu? “

“tamam aşkım  “

Oya bu halini garipsemişti. Biraz tadı kaçık, eve doğru yürürken  durup geriye baktı.  Uygar  çoktan uzaklaşmıştı. Normalde  durmuş arkasından bakar bulurdu. Uygar ve üç abisi sanayi sitesinde , otomobil elektrik arızası tamiri üzerine bir dükkan açıyorlardı. Üç gün dükkan ile uğraşmışlardı. Herhalde yorgundu.

 Uygar önce motoru aldı. Evin önüne bırakıp  etrafa bakındı. Hava kararmaya yakın bütün mahalle  sandalyesini, kilimini alıp sokağa  çıkar, dağdan gelen esintiyle serinlemeye çalışırdı. Çıkanlar hep tanıdık bildik yüzlerdi. Farklı kimse yoktu. Evlerinin avlusuna açılan açık yeşil  boyalı çakma tahta kapının kolunu çevirip içeri girdi. 90 yaşına gelmiş babası  bastonuyla divanda oturuyordu. Elini ve alnını öptü, halini hatırını sordu. Annesi avludaki masaya doğranmış karpuz olan büyük bir melamin tabak taşıyordu. Yengesi kara tavada pişmiş çığırtmayı ve pilavı tabaklara paylıyordu. Abisi Efekan atletinin üzerine kısa kollu gömleğini geçirerek avluya çıktı.

SENLİĞİM ( Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin