4.0

501 61 19
                                    

dünkü partiden sonra eve geç gelmiştim ve haliyle de bu yorgunlukla çok geç uyanmıştım, saat bir olmuştu bile. neyse ki işim öğlen başlayacaktı bu yüzden geç uyanmam sorun değildi.

kalkıp kendime gelmek için hızlıca bir duş aldım. sonrasında işe gitmek için hazırlandım ve mutfağa indim. kahvaltı için bir şeyler hazırlarken aklıma beomgyu geldi, o kahvaltı yapmış mıydı acaba?

işimi yarıda bırakıp beomgyunun odasına çıktım, yavaşça tıklattım kapıyı ama ses gelmedi. bu sefer biraz daha sert vurdum kapıya ama yine ses gelmedi. endişelendiğim için direkt girdim odasına ve hala uyuduğunu gördüm.

tam çıkacakken aklıma ona bir not bırakma fikri geldi.

"kendime kahvaltı hazırlarken sana da hazırlamaya karar verdim ama odana geldiğimde hala uyuyordun, uyandırmak da istemedim. uyandığında kahvaltın mutfakta seni bekliyor olacak lütfen yemeyi ihmal etme :3"

notu masasının üstüne bıraktım ve mutfağa geri döndüm. iki kişilik bir kahvaltı hazırlayıp kendi payımı yedim ve beomgyununkini de bir kaba ayırıp masanın üstüne koydum.

çıkmadan önce yine beomgyuyu kontrol ettim ama hala uyuyordu, o kadar kendini yorduktan sonra nihayet uykuya yenilmiş olmalıydı.

- • -

işe geç başladığım için geç bitmişti ve sekiz gibi eve gelebilmiştim. eve girer girmez yemek yeme hayali kurarken bir şeyle karşılaşmıştım ve aklımdaki her şeyi unutmuştum.

evi bir gitar melodisi sarmalamıştı. beomgyunun gitar çaldığını biliyordum ama hiç bu kadar güzel çaldığını tahmin etmemiştim.

odasının önüne gelip kapısını araladım, şansıma beni fark etmemişti. şarkısını bitirene kadar oradan onu izledim, büyüleyici görünüyordu.

şarkısını bitirdiğinde yenisine geçmeden kapısını hafifçe tıklattım ve bana döndüğünde onu alkışlamaya başladım.

"çok güzel çaldın"

"sana insanları gizlice dikizlememen gerektiği öğretilmedi mi?"

"benim bir suçum yok, kapıyı tıklattım ama sen duymadın" diyerek ellerimi havaya kaldırmış bir şekilde beomgyunun yanına oturdum. o da ikna olmamış ve sinirleri bozulmuş bir biçimde bana baktı.

"bu kadar güzel çalabildiğini bilmiyordum. çocukluğundan beri mi çalıyorsun?"

"hayır... yani o zaman da biliyordum ama aktif olarak çalmaya geçen sene başladım"

"gerçekten mi? ben de iki yıldır öğrenmeye çalışıyorum ama senin yarın kadar bile ustalaşamadım daha"

"çalabiliyor musun? hep sadece poz vermeyi bilen kafası boş biri olduğunu sanmıştım" tamam bu sözleri beni biraz kırmıştı ama izinsiz bir şekilde odasına girip yanına oturduğumdan onu çok sinirlendirdiğimi ve bu yüzden böyle söylediğini biliyordum.

"çok komiksin, ver de göstereyim o zaman boş kafalı biri olmadığımı" diyerek gitarını aldım, bu onu daha da sinirlendirmişti ama bir şey yapmamıştı, nasıl çaldığını görmek istiyordu galiba.

geçenlerde öğrendiğim ve çok sevdiğim bir şarkıyı çalmaya karar verdim: dear my all. söylememe gerek yoktu sadece çalmam yeterliydi ama bu sözleri beomgyuya söylemek istemiştim.

kısa bir şarkıyı hatırlama sürecinden sonra çalmaya ve söylemeye başladım.

"ağlayabilirsin, hepsi geçecek
üzgün olabilirsin, geçecek
bana sırlarını anlatabilirsin
bir daha incinmeyeceğinden emin olacağım

tüm acılarını anlayacağım
üzgün olduğunda sana doğru koşacağım
ne tür yaralara sahip olursan ol
seni iyileştireceğim

kendini kötü hissettiğinde koşarak bana gel
üzgün olduğunda koşarak bana gel
her şeyi unutmanı sağlayacağım

acı çekiyor olabilirsin, yakında iyileşecek
dinlenebilirsin, çok koştun
seni incitenlere kızabilirsin
seni bir daha yalnız bırakmayacağım

tüm acılarını anlayacağım
sen yapamasan bile ben anlayacağım
dikenlerle kaplanmış olsan bile
kalbimi açacağını ve seni seveceğim

her şeyi unutmanı ve güzelce yaşamanı sağlayacağım"

şarkıyı bitirdiğimde başımı kaldırdım ve yüzündeki kızgınlık silinmiş, gözleri dolmuş bir beomgyuyla karşılaştım. gitar çalarken gitara odaklandığım için fark etmemiştim ağladığını şimdiye kadar.

"beomgyu-"

"çık odamdan"

"ama-"

"çık odamdan" sesi buz gibi çıksa da gözleri yardım istiyor gibiydi.

"hayır" dedim sert bir şekilde ama bu beomgyuyu etkilememişti, tek bir noktaya odaklamıştı gözlerini ve çık odamdan diye sessizce tekrarlayıp duruyordu.

en sonunda nazikçe beomgyu dedim ve gözünden akan yaşı sildim, anında elimi ittirdi ama çık odamdan diye tekrarlamayı da kesti. artık sadece yardım isteyen gözlerle bana bakıyordu.

"nasıl... çaldım?" o an diyebilecek başka bir şey gelmemişti aklıma, yanında olmaya çalışsam beni reddedeceğini biliyordum çünkü.

"çok kötü" yüzüm düşmüştü ama ondan başka türlü bir cevap da beklemiyordum sonuçta.

"öyle mi... eh demiştim sana senin kadar iyi değilim diye-"

"ama güzel kısımları da vardı"

"hangi kısımlar gibi?"

"sesin. sesin çok güzel"

"t-teşekkür ederim" bu ani iltifatı karşısında utanmıştım.

"ama gitar çalmakla şarkı söylemeyi aynı anda yapamıyorsun. şöyle yaparsan..." ve bana bir saat boyunca az önce yaptığım hataları nasıl düzelteceğimi öğretti.

aslında daha da devam ederdik ama ikimizin de uykusu gelmişti.

"teşekkür ederim hatalarımı gösterdiğin için"

"ben de teşekkür ederim sabahki kahvaltı için"

"beğendin mi?"

sadece kafasını salladı.

iyi geceler deyip odasından çıktım ve kendi odama gittim.

bugün beomgyu hakkında yeni şeyler öğrenmiştim, yumuşak tarafını görmüştüm.

bir de ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu.

[pekala, sanırım tüm suç bende. baksana, şu an nasıl görünüyorum... aptal gibi yaşıyorum. birisine güvenmek... kabusun bir başlangıcı mı?]

✓ dlmlu # beomjun Where stories live. Discover now