bölüm altı

2.5K 116 103
                                    

çoktan hazırdım. o kadar heyecanlıydım ki sabah erkenden uyanmış ve uzunca bir duş aldıktan sonra açtığım son ses şarkıya eşlik ederek özenle hazırlanmıştım.

üniversitedeki ilk yılımdaki ilk fetsivalim olduğundan mı yoksa buluşacağım kişiden ötürü mü bu kadar heyecanlıydım bilmiyordum. pek umrumda olduğu da söylenemezdi açıkçası, hevesli bir heyecan vardı çünkü üzerimde. kıpır kıpırdı içim, yerimde duramıyor gibiydim.

boy aynamın karşısına geçip bir kez daha kendimi kontrol ettim, jeongin'in hediyesi olan efil efil pembe elbisemin etekleri şimdiden uçuşurken göğüs dekoltem ise her an açılabilecek gibiydi. böyle giyinmeyi seviyordum, her daim iddialı giyinmek tüm ilgiyi üzerime çekiyordu çünkü.

sarı uzun saçlarıma hafif bir maşa yaparak salık bırakmış ve simli saç spreyimi kullanmıştım. gözlerimdeki winx kanatlarını andıran makyajım ise... tanrım çok güzel makyaj yapıyordum.

saçlarımdaki simler ışıl ışıl parlarken göz makyajımdaki glitterlar ise gözlerimi daha çok vurguluyordu. kesinlikle ortamın en ateşli ve aynı zamanda en sevimli kişisi olmalıydım ve bence öyle de olmuştum.

kombinimi tamamen tamamlamak için takılarımı da kutularından çıkarırken aniden odamın kapısının açılması ile yerimde sıçrayarak elimi kalbime götürmüştüm.

"unnie çok güzel olmuşsun!"

küçük kız kardeşim maria gözlerindeki tüm parıltılarıyla beni süzerken çoktan kapıyı kapatarak dibime gelmişti bile.

"çok mu güzel olmuşum?"

parmaklarım arasında yanaklarını sıkmamla kıkırdarken başını sallamıştı. yatağımın üzerinde duran far paletimi hemen elime alarak glitterlardan yanaklarına kondurmuştum.

"hımm sen daha güzel oldun"

tekrar kikir kikir gülmesiyle yüzümdeki gülümseme daha da büyürken o ise rujlarıma uzanıp pembe bir tanesini eline almıştı.

"unnie sen hep çok güzelsin, büyüyünce senin gibi olmak istiyorum"

dudaklarını büzerek ruju sürmeye çalışırken elimle başının üzerindeki saçlarını dağıtmıştım. bana kızıp kaşlarını çatarken teslim olurcasına ellerimi sallamıştım.

"eminim sen daha güzel olacaksın"

ailemdeki tek değerli kişiydi küçük kardeşim. babam yoktu, kardeşim ile babalarımız farklıydı ve bazen babasında bazen ise burada bizimle beraber kalıyordu. annemiz ise... büyük ihtimalle salonda yine şarap içmekten bayılmıştı.

yüzündeki glitterlara bakıp gülümseyen kardeşime dalmışken telefonumun çalmasıyla tekrar yerimde sıçramıştım. jeongin'di arayan, büyük ihtimalle beni almaya gelmişti.

"geldin mi?"

"aşağıdayım"

"geliyorum beş dakikaya"

dedikten sonra telefonu kapatmış ve çantamı da alarak ayaklanmıştım.

"maria, gitmem gerek bebeğim. dolapta senin için yemek bıraktım tamam mı? aç kalmak yok"

"aç kalmak yok unnie!"

yanaklarını bir kez daha sıktıktan sonra jeongin'i daha fazla bekletmemek için odamdan çıkmıştım. tahmin ettiğim gibi annem salondaki koltukta uyurken iç çekerek anahtarlarımı kontrol etmiş ve kendimi dışarıya atmıştım.

apartmandan aşağı inmemle arabasına yaslanmış jeongin'in beni beklediğini görürken gülümseyerek boynuna atlamıştım hemen.

"innie, herkes sana bayılacak!"

pink venomWhere stories live. Discover now