bölüm on beş

1.4K 107 137
                                    

"ya siz kafayı mı yediniz acaba?!"

çileden çıkmışcasına bağırırken çevremizdeki insanlar dönüp tip tip bize bakmışlardı. şu an kimseyi umursayabilecek gibi değildim çünkü bu iki aptal beni delirtiyordu.

"ilk o başlattı!"

"ilk o başlattı"

ikisi de bir ağızdan konuşurken yine gözlerimi devirip jeongin'in arabasından getirdiğim ilk yardım kiti ile ikisinin de yarık ve çatlak yerlerine pansuman yapıyordum.

"sen bir de karşı tarafı gör"

jeongin'in sırıtarak konuşmasına karşın dirseğimi hızla geçirmiştim karnına. o acıyla inlerken hyunjin de kenardan bize sırıtmıştı. bu ikili gerçekten bugün beni çileden çıkartmaya yemin etmiş gibiydi.

"düz tut şu ışığı göremiyorum"

jeongin'e çemkirmeye devam ederken o ise telefon ışığını daha düzgün tutmaya başladı. bense pamuğa batikonu düzgünce döküp hyunjin'in patlamış dudağının üzerinde değdirdim hafif hafif.

hyunjin'den kaçan minik sızlanma ile anında dudaklarım büzülüp içim erirken pamuğu çekip hafifçe üfledim.

"acıdı mı çok?"

kıyamayarak soruşuma karşın hyunjin başını sallarken jeongin bize püflemişti.

"amma narinmişsin sen de"

"jeongin!"

jeongin gözlerini devirip ışığı tutmaya devam ederken hyunjin'in pansuman işini bitirip bu sefer de jeongin'in yarılmış kaşına giriştim pansuman için. hyunjin kenardan telefonuyla ışık tutarken elini de belime sarıp çıplak omzuma minik bir öpücük bıraktı.

"ölün çıktı hala oynaşma peşindesin lan"

jeongin çenesini hala kapayamazken boştaki elimi ağzına bastım susması için. hyunjin hala omzumdan öperken jeongin de avuç içime bırakmıştı öpücüğünü.

"öpme lan eşimin elini"

hyunjin parmağını jeongin'in alnına vururken arkama dönüp ters ters baktım ona da. kavgaya karışmamışcasına bırakıp gidecektim şimdi ikisini de.

"iki dakika atışmadan durun ya"

elimi çeker çekmez jeongin ağzını açacak gibi olurken bakışlarımla tekrar geri kapadı. yarılmış kaşına minik bir bant yapıştırdıktan sonra oturduğum yerden ayaklanıp altımdaki beyaz eteği silkeledim.

"kalkın gidelim hadi, gelen geçen bakıp duruyor. zaten nereden bulduysanız burayı"

"bu mahalle kekosu bulmuş"

hyunjin çenesiyle jeongin'i işaret ederken jeongin ise sıktığı yumruğunu tekrar hyunjin'e gösterdi. sinirlerime hakim olmaya çalışırken burun kemerimi sıkıp başımı salladım iki yana.

ayaklanmamla hyunjin ve jeongin de inleyip tıslayarak arkamdan ayaklanırken ilk yardım kitini toplayıp jeongin'in ellerine tutuşturdum. hyunjin de telefonunun ışığını kapatırken oturduğumuz halı saha kenarından ayrılarak arabalarını park ettiği yere doğru ilerledik.

"jeongin kullanabilecek misin arabayı bırakalım mı seni de?"

"hallederim ben"

hyunjin kendi arabasının kilidini açıp kaputa yaslanarak beni beklerken son kez jeongin'e sarıldım. jeongin de kollarını sıkıca belime dolarken çenemi omzuna yaslayıp biraz onda dinlendirdim kendimi.

"eve gidince haber ver yoksa her kime bulaştıysanız onların bitirmediği işi ben bitiririm jeong"

sarılmamızdan ayrılırken jeongin teslim olurcasına ellerini iki yana sallayıp son kez yanağımdan öptü. onun arabaya oturmasına yardım edip kapısını kapattıktan sonra hyunjin'in yanına dönerek kendimi huzur bulduğum kollara bıraktım.

pink venomUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum