on dört

4.3K 222 82
                                    

"...bu çizimleri de dosyaya ekleyip üretime gönderelim. Son bir ayın içine girdik. Aksilik olmasın defileye kadar. Her şey tam değil mi defile için Yakup?"

"Şu anlık bir sorun yok abi. Pınar mekan ayarladı zaten. Müsait bir zaman ayarlarsan mekana bakmaya gidin birlikte," diyen Yakup Bey'le bakışlarını üzerimden çekmeden kafasını salladı.

"Müsait misin bugün Pınar? Ona göre Hale programda boşluk ayarlasın," derken Pınar Hanım "Olur, öğleden sonra müsaitim. Kaç gibi derseniz gelirim, şimdi toplantım var müsaadenizle," dedi ve ayrıldı odadan.

Boğazımı temizleyip "Ben boşluk yaratayım mı programınızda?" derken bakışları yine bana döndü.

Parmaklarını çenesinde boylu boyunca gezdirip "Ayarla, öğleden sonra gidip bakalım. Bende odama geçiyorum. Bir şey olursa haberdar et Yakup," diyen Poyraz Bey'le benden ardından çıktım odadan.

Odasına geçip kapıyı aralık bırakmasıyla bende girdim içeri. Yerine oturup sandalyeyi cama çevirmesiyle varlığımı hatırlatmak için boğazımı temizledim. "Benden bir isteğiniz var mı Poyraz Bey?"

"Programı ayarla yeterli. Öğleden sonra izinlisin. Zaten mekandan sonra gelmem bir daha şirkete. Sende gidebilirsin."

Ne yani ben mekana bakmaya gitmeyecek miydim onlarla?

"Ben gelmeyecek miyim?" derken sesimde anlamlandıramadığım bir tını oluşmuştu.

Sandalyesini çevirip yüzüme baktı. Kafasını iki yana sallayıp "Gelmene gerek yok. Biz Pınar'la gider hallederiz. Uzun bir işimiz yok. O yüzden asistana ihtiyacım da yok. İzin yapabilirsin," diyerek beni yanlarında istemediğini açıkça belli etmiş oldu.

İstemsizce düşen yüzümle "Nasıl isterseniz," diyerek odama geçtim. Eşyalarımı toplayıp programdaki değişiklikleri düzenledim. Son olarak aklımda olan istifa dilekçemi yazıp imzamı attım.

"Gazan mübarek olsun Hale. Bakalım Şengül'den seni kim kurtaracak," diye kendi kendime söylenirken çantamı alarak Poyraz Bey'in kapısını tıklattım. İçeriden gelen komutla kapıyı aralayıp içeri girdim.

"Çıkıyor musun?" derken kafamı salladım.

"Programı düzenledim. Başka bir şey yoksa çıkacağım. Çıkmadan bunu vermek istedim," diyerek kağıdı masaya yaklaşıp önüne bıraktım.

Yüz ifadesi durgunlaşırken seğiren kaşına anlam veremedim. Gene neye sinirlendi acaba bu adam?

"Sonra hallederiz, müsait değilim şu an. Sen çık," diyerek kağıdı kenara itekleyip rastgele bir dosya açtı. Boş olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Sırf beni başından savmak için yapmıyorsa bende bir şey bilmiyorum.

"İmzalamanız yeterli değil mi? İki dakikanızı ay-"

"Vaktim yok Hale. Sonra dedim, merak etme seni burada zorla tutacak değiliz. Bir ara imzalarım."

İyice sinirlerim bozulurken böyle agresif davranmasının sebebini anlamaya çalıştım. Durduk yere yükselip gerilim sağlıyordu. İçimden yükselen öfkeyi dizginlemeye çalışıp hışımla çıktım odadan.

Lan benim bu odadan çıkışlarım niye hiç normal değil?

...

"Sorma Gülay, valla sorma. Bu adam beni şirketten hasta edip öyle gönderecek. Başka türlü sağ çıkmamın imkanı yok. Allah'ım ne günah işledim ben ya?"

Gülay'la bir yandan çekirdek çitliyor bir yandan gün içinde ne var ne yok onu anlatıyordum. Kendince tespitler yapıyor ama hiçbirini beğenmiyordu. Tespitlerini bende beğenmiyordum. Çünkü ya Poyraz Bey bana aşık ya da ben ona aşıkmışım. En iyisi birbirinize aşıksınız diyor sinirle başa sarıyordu.

İSTANBUL BEYEFENDİSİ | Yarı Texting ✔Where stories live. Discover now