on beş

4.3K 229 50
                                    

"Üç yıl önce, Poyraz üniversitenin son yılındayken hayatında biri olduğunu, çok mutlu olduklarını ve bizimle tanıştırmak istediğini söyledi. İlk başlarda karşıydım hele ki kim olduğunu söyleyip araştırdığımda hiç istemedim. Cemiyetten biriyle diye hep düşünmüştüm. O yüzden tanışmaya çok sıcak bakmadım. Zaman geçti baktım hala birlikteyiz diyor tanışmayı kabul ettim. Tanışmanın olacağı akşam gecikince aradım, telefonu başka biri açtı. Hastaneye kaldırıldığınızı söyledi. Apar topar, yüreğim ağzımda nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum. İkinizde ameliyattaydınız. Patlamada en çok etkilenenin sen olduğunu söyledi doktor. Kafana çok darbe almışsın, bu yüzden de beklenen bir hafıza kaybı söz konusuydu. Poyraz acı çekmesin diye senin öldüğünü söylemek daha kolay geldi. Unutur dedim, zamanla aşar dedim. Ama olmadı," diyen Şengül Hanım tüm bildiklerimi alaşağı etmiş hem öfkemi hem kırgınlığımı arttırmıştı.

"N-nasıl yaptınız? Neden yaptınız? Hepsini geçtim beni arasa bulamayacak mıydı?" diyerek dolu dolu gözlerle baktım yüzüne.

"Vücudunda ciddi yanıklar vardı. Estetik müdahaleler sonucunda artık bambaşka biriydin Hale. Seni bilmeme rağmen ben bile tanıyamadım. O süreçte avukat aracılığıyla öğrendim ki kardeşinle annenin soyadını bırakıp babanın soyadını almaya çalışıyormuşsunuz. Süreci hızlandırdım ve Hale Demirci olarak değilde artık Hale Felek olarak devam etmeni sağladım. Artık hem görünüş hem de soyadı olarak Poyraz'ın bulabileceği biri değildin. Sadece bir mezar vardı senden geriye kalan o kadar," diyerek gözyaşlarını sildi.

Öfkeyle yerinden fırlayıp akan gözyaşlarıma inat kahkaha attım. "Şaka değil mi bu? Anlattıklarınızın hepsi bir filmden ibaret, öyle değil mi? Siz şu an bana neyin masalını anlatıyorsunuz Şengül Hanım? Evet, üç yıl önce bir kaza geçirdim. Evet, çeşitli ameliyatlar oldum. Ama, ama bu anlattıklarınız çok fazla. Siz nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz? Siz nasıl bu kadar kötü olabildiniz? Yalan değil mi? Şaka yapıyorsunuz bana değil mi? Lütfen," derken sona doğru alçalan sesimle neye lütfen dediğimi bile bilmiyordum aslında.

Kafasını olumsuzca iki yana sallaması öfkemi daha çok tetikledi. "Ben o travmayla okulumu bıraktım. Ben herkesten, her şeyden uzaklaştım. Ben kendimi kaybettim. Kimse bana Poyraz diye birinin varlığından bahsetmedi bile. Hayatıma girmiş olsa bende hiç mi bir yankı uyandırmaz? Ben ona çok yabancıyım."

"Ameliyat masraflarını ödemem karşılığında bir daha Poyraz'ın hayatına girmemeni istedim. Ben sadece o zamanlar oğlumu korumak istemiştim. Böyle olacağını hiç düşünmedim. Oğlumu kaybedeceğime ihtimal vermedim," diyen Şengül Hanım hıçkırıklarıyla sarsıldı.

"Neden beni yanına soktunuz o zaman? Ajanlık falan hikaye değil mi? Her şey en başından beri yalandı. Beni bile bile Poyraz'ın yanına soktunuz. İyi de neden yaptınız bunu? Birbirine yabancı iki insanı neden bir araya getirdiniz, amacınıza ulaşmışken?"

"Ben oğlum mutsuz olsun istemedim Hale. İlişkiniz henüz iki aylık bir şeydi. Ben unutur gider diye düşündüm. Sen zaten onu unutmuş ve başka birine dönmüştün. Bu onu daha çok üzer diye düşündüm. Ama o kendini sadece işine verdi. Hepimizi, her şeyi silip attı. Seninle birlikte ben onu da kaybettim. Sizi yan yana getirdim çünkü artık onu böyle görmeye dayanamıyorum," diyerek kalan tüm cümlelerini ve isyanlarını sıraladı.

İçimde büyüyen koca bir balon vardı. Hırs, kin, öfke, kırgınlık ve tabi kızgınlık. Karşımda üzgün üzgün durması bende bir merhamet kırıntısına sebep olmuyordu. Üzülemiyordum bu haline. Meğer bize neler olmuş diye bağırasım geliyordu.

"Hale," diyerek beni gerçeğe döndüren kadına anlamsızca bakıp yanına geri oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp sakinleşmeyi bekledim.

"Ailem beni kandırdı. Bir zamanlar sevdiğim adam beni öldü biliyor. Dahası ben yaşıyor ve onunla çalışıyorum. Şengül Hanım yeterince trajikomik değil mi hepsi? Yoksa bir bana mı saçma geliyor?"

İSTANBUL BEYEFENDİSİ | Yarı Texting ✔Where stories live. Discover now