4.BÖLÜM "KUMAR"

103 60 9
                                    

4.bölüm
"KUMAR"

Hayat, akrep ve yelkovanı zincirlere vurmalıydı.

Hissedilebilinir mi soğukluk? Hissedilebilinir mi son meşale ateşinin sıcaklığı? Hissedilebilinir mi ruhen yargılanan bir ruhun acılı yakrışları?

Son uçurum köşesindeki yakarışın umudun emaresi olan, bir sahafın sararmış sayfalarında son nefesini dökerken hangi kuraksız toprakta çiçek açardı ki? Kaç mevsim bir sonraki mevsime kapılarını açıcak, hangi ecel celladına teslim olacağı vakit umudu tatmin edeceğine söz vermişti.

Soğuk bir rüzgar saçlarımla dans ettiğinde kulağımın uğuldadığını ve artık gördüklerim soyutlaştığı vakit anladım ki bu gecenin her şeyi değiştireceğini, bu esen rüzgarın o kadar da masum olmadığını zihnim bulanıklaşınca anladım.

Suskundum. Anneciğimin feryadı kulağımdaydı. Ablamın annemi yerde kendini hırpalamasını durdurmak için ellerini tuttuğunu, yengeminde kürtçe konuşmalarla annemi yatıştırmasına karşı ben öylece durmuş, suskunluğumla Yürekoğlu ailesinin yıkılış tablosuna bakıyordum.

Gözlerimden akan gözyaşları rotalarını çizerek çenemin altında birleşti ve büyük bir damla halinde yere düştü. Ne yapacağını bilmeyen çaresiz bir kız çocuğu gibiydim. İpi kopuk bir kukla, veya kanatsız bir kuş gibi ağır yaralıydım. "Kumru!" diye bağırdı ablam. "Kumru kendine gel!" sabit bir yere bakıyordum ablam ise karşımda dikilmiş ağlaya ağlaya beni sarsıyordu. "Kumru kendine gel." dedi feci bir şekilde ağlayarak bana sarıldı. "ailemiz dağılıyor. Ailemiz dağılıyor." dedi hıçkırarak.

Suskunluğa yemin etmiştim ben, çünkü biliyorum ki bu gece kendimi zapt edemezsem o Baran Aksoy'un ölüm maşası ben olacaktım. Bunun için susmak ve mateme gömülmek en iyisiydi. Ablam kafasını omuzumdan kaldırarak gözlerimin içine baktı baktı baktı....

Ablamı görmezden gelip konağın kapısını açarak dışarıya çıktım. Açıkta kalan bacaklarıma soğuk, küçük iğne misali batıyor canımı acıtıyordu. Umursamadım. Gözyaşlarım benden izinsiz bir şekilde akıyor, ne kadar silsem de hep yenileri geliyordu.

Akışına bıraktım.

Öfkeliydim fakat öfkemi susturmam gerekiyordu. Yaralıydım, yaramı sarmam gerekiyordu. Yorgundum ama cevvaliğimi masaya koymak zorundaydım.

Adımlarım hiç bu kadar yavaş olmamıştı, hiç bu kadar düşecekmiş gibi ağır yaralanmamıştım. Ben hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Soğuk ve sıcağı şuan hissediyorum. Ne o? Adem ve havanın yanındaki iblis benimle miydi ya da gönlüme tüyünü mü yerleştiriyorum?

ZİFİRİ Место, где живут истории. Откройте их для себя