29

1.8K 150 63
                                    

Bazen bazı anlar vardır, size şu anki durumunuzu sorgulatan. Sizin gözünüzü korkutan ama bir o kadar da korkunuzu yenmenizi sağlayan.

Bu anlar hayatımızın her yerinden gelir, çok uzaklardan veya burnumuzun dibinden. O an düşünürüz, "Ben nasıl buraya geldim?" diye. Haritasız bir yola çıkmaya benzer bu anlar. Sorular büyük bir okyanus olur o an gözünüzde. Sorular arttıkça okyanusta daha ileri yürürsünüz. Bir süre sonra, boyunuzu geçer. Soruların cevabı için bir tahmin yoktur fakat boyu geçen bir denizin sonunun tahmini vardır. 

Boğulmak.

Düşünürsünüz, anlamak için çırpınırsınız hatta belki de daha kötüsü bu yolda sırf bu durumu anlamak için kendinizi harap edersiniz. "Neden ben?"

Sorularınızın cevabı okyanusun içinde değil, sorunuzun içindedir. Çünkü öyle olmalı, çünkü siz, çünkü ben... çünkü sen.

Çünkü hayatlarımız.

Seçimlerimiz. Belki de tek cevap sadece kendimiziz.

O anlardan birindeydim. Kasım eve geldiğimizde elinde tuttuğu mezuniyet elbisemin poşetiyle ben üzerimi değiştirirken koltukta uyuyakalmıştı. Ben de kollarımı birleştirmiş, ayakta durmuş bir şekilde onu bekliyordum. Altımda gri bir şort, üstümdeyse onun dolabından aldığım koyu yeşil bir tişört vardı. Bana bol geliyordu ama onun vücuduna tam oturduğundan emindim. 

L koltuğa doğru yaklaştım ve yavaşça Kasım'a doğru eğilerek onun elinden alışveriş poşetini aldım. Elbisenin fiyatı dün babamın bana attığı paranın neredeyse iki buçuk katıydı. Parası olduğunu biliyordum, bu elbise belki de ona maddi açıdan sıkıntı çıkartmayacaktı ama yine de elbiseyi beğendiğimi anlamış olması beni çok şaşırtmıştı.

Poşetin tutma kısmını sıkıca tuttum. Avuç içlerimin kızaracağını bile bile. Kendi kendime gerilmiştim. Yavaş adımlarla oturma odasından çıktım ve yatak odasına doğru gitmeye başladım. Kasım uyansın istemiyordum. 

Karton poşeti yatağın üzerine bıraktım ve Oturma odasına geri döndüm. L koltuğa doğru yaklaştım ve diğer kısmına oturdum. Kasım'ın başı yanımdaydı. Yüzü uykuya daldığını belli eder bir biçimde rahattı. Kafasının altındaki koltuğa ait yastığı yavaşça çektim ve biraz daha ona yaklaşıp kafasını dizlerime koydum. Canım öyle istemişti.

Yaptığım her davranışın sebebini aramak istemiyordum. Elimi yavaşça saçlarına doğru götürdüm ve parmaklarımı aralarından geçirmeye başladım. Saçları gür ve yumuşaktı. Kafamı geriye doğru yatırdım ve derin bir nefes aldım. Düşünceler zihnimi yok etmek istiyordu. 

Ben de izin verdim.

🍊

Karla kışın ortası, kalbimin yanmış atlası.

Kendi atlasımda kayboluşumun üzerinden ne kadar geçmişti bilmiyordum. Karşımda duran dükkan her şeyin bir hafta önce başladığı yerdi. Kimsenin burada olduğumdan haberi yoktu. Olmayacaktı da.

Karanlık gecenin sabahı eve döndüğümde aklımda dolaşan tek şey o geceki yabancıydı.

Kaba Dövmeci Adam.

Bir hafta boyunca derslerime gömülmüştüm çünkü bu sene sınava girecektim. Yaz günlerini böyle geçirmek sinirlerimi bozsa da çarem yoktu. Saçma sapan bir düşünce tüm hayatımı esir almıştı. Belki çok başarılı olursam benimle gurur duyup beni sevebilirler. Olmadı.

Hiçbir şey düşündüğüm veya hayal ettiğime benzemedi ve ben hâlâ onlar tarafından yalnız bırakılıyordum. 

Şimdi tam bir hafta önce, kendi kendime verdiğim anlık kararların sonucu olan bu dükkanın önünde dikiliyordum. Verdiğim kararı bir kez daha kafamda tartarken bir yandan da, kızları da getirip getirmemek konusundaki kararımı gözden geçiriyordum.

Portakal Sever Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin