15

1.5K 146 47
                                    

Dünyada üç tür vardı. Yaralar, yaralayanlar ve yaralananlar.

Zamanı geldiğinde her şey,  bu üç türden birisine, hatta birden fazlasına, ait oluyordu.

Yavaş yavaş, bitire bitire. Dünyada üç tür vardı. Ve insanoğlu üçüne de aitti. Bugün birisinin yarasıydınız, yarın başka birisinin yaralayanı, bambaşka bir günde de onların yerine geçer ve yaralanan olurdunuz.

Kısaca bu hayatta zamanı geldiğinde yaralanmayan kimse yoktu.

Olamayacaktı.

Ben Kasım'ın yarasıydım.

Ben ailesi ve arkadaşları tarafından yaralanandım.

Ve yine ben, onları yaralayan olacaktım.

Geçen gün gelen anının üstüne gece bir anı daha gelmişti ve ben emin olmuştum.

Bana ihanet eden Kasım değildi.

Bana yalan söyleyen de Kasım değildi.

Hiç olmamıştı.

Gördüğüm görüntülerde Biricik ile beraberdim.

*Anı'ya flashback*

"Biricik, emin misin?" Diye sordum en yakın arkadaşıma. Üzgün bir ifadeyle otuduğu pufta geriye yaslanıp başını da geriye attı.

Derin bir nefes aldı, "Öyle görünüyor Ahenk. Yağmur'u duydum diyorum ya, ailene her şeyi anlatmayı düşünüyormuş."

Ben de yatağımda bağdaş kurdum ve elimdeki içecekten bir yudum aldım. "İyi de, ne anlatabilir? Hayatım hakkında ne biliyor? Yapamaz ki, yapamaz yani. Onu mu söyleyecek? Söylesin benim ailemden korkum mu var sanki?" Dedim sıkıntılı bir sesle. Biricik de bana katıldığını belirten bir şekilde kafa salladı.

"O gerizekalı için kendisini bile satar. Emin olamıyorum yani kuzum." Sonra devam etti, "Bak ama aynı şöyle konuşuyordu," sesini inceltti,"Ay bean var ya bean, eldi edicim o çıcuğu bak göer sen!" Dedi Yağmur'u taklit ederek. Kahkaha atarak bardağımı komidinin üstüne bıraktım.

"Of çok komiksin kanka ama annem Yağmur'un dediklerine inanırsa -ki yüzde doksan dokuz ihtimalle inanacak- hayatımı karartmak için çabalayacaklardır. Zaten üniversite sınavına gireceğim bu sene, deli gibi çalışmama rağmen aynı tantana." Dedim, yatakta kayıp sırtımı yatak başlığına yaslarken.

Biricik de güldü, "Sema Teyze ve cadalozluğu Yağmur ile birleşince akıl almaz bir hale geliyor kanka, haklısın. On sekiz yaşındasın, sevgilin olması çok normal değil mi sence de? Tamam o senden birkaç yaş büyük olabilir ama size göre sorun yoksa kimseyi ilgilendirmiyor." Dedi.

"Ailem öyle düşünmüyor işte, duyarlarsa ne olur kestiremiyorum."

"Her şey olacağına varır. Ee kızları çağırıyor muyuz?" Dedi konuyu dağıtmak istercesine.

Güldüm, aklım yine çılgınlıklara çalışıyor gibiydi. "Tabii ki. Ortalığı kaynatmamız lazım sonuçta."

Tam olarak anlamadığımı düşünsem de sürekli anıları görmem benim için iyiydi. Şimdiyse Kasım'ın işinin bitmesini bekliyordum. Kendisi bana gitmesi gerektiğini, işi biter bitmez yazacağını söylemişti.

Kitap okuma köşeme gittim ve kütüphaneye benzeyen, tüm duvarı boydan boya kaplamış kitaplığımdan okumak için hangi kitabı seçeceğimi düşünmeye başladım.

Tavana değen son ve en üstteki rafta dikkatimi çeken romanı almak için köşedeki ufak merdiveni aldım ve basamakları çıkmaya başladım.

🍊

Siz: Kasıııım. (19.47)

Siz: Bitmedi mi işin? (19.47)

Siz: Of ne uzun işmiş bu! (19.47)

Siz: Harbi, ne işi bu? (19.47)

Sonbahar: On beş, yirmi dakikaya bitecek işim Portakal Çiçeği. (19.50)

Sonbahar: Geleceğim hemen. (19.50)

Siz: Tamaaam. Sorun değil bitir de gel. (19.50)

Yaklaşık iki saat sonra, kitabı bırakıp Kasım'a yazmıştım. Yirmi dakikaya yakın sürede geleceğini duyunca yemek saati gelmek üzere olduğu için aşağıya indim.

Salona geçip telefonumdaki sosyal medya uygulamalarında gezinmeye başladığımda diğer aile fertlerim de yemek için inmişlerdi.

Hızlıca yemeğimi yemeye çalışırken telefonumdan bir bildirim sesi geldi.

Yemek masasında telefona bakmak yasak olduğu için açmasam da Yağmur lafa girdi.

"Hayırdır? Birileriyle mi konuşuyorsun yoksa?" Diye sordu pişkin pişkin. Babam bunu duyunca kafasını kaldırıp bana baktı.

Tek kaşını kaldırarak, "Ahenk?" Diye sordu.

Güldüm ve ağzıma tavuk soteden bir parça attım. "Saçmalama baba, Yağmur'un saçma saçma abartmaları. Birce'ler yazmıştır gruba." O bildirimden sonra birkaç bildirim daha gelmişti.

Babam gülümsedi, "Öylesine sormuştum zaten kızım, ayrıca yirmi dört yaşına geldin. Eli yüzü düzgün birisiyle çıkman gayet normal." Babamın desteğini seviyordum. Ne olursa olsun, babamdı işte.

Annem bana gözlerini kısarak baktı, "Çok taviz verme Bülent. Sonra gider, serserinin tekini bulur getirir başımıza." Dedi. Yağmur ise annemin söylediklerine güldü.

"Haklısın anne, başımıza yine bir işler açmasın da! Malum ne olacağı belli olmuyor bu kızın." Dedi sırıtarak. Yine derken? Güldüm. Sadece güldüm ve tüm iyi niyetimle(!) konuştum.

"Senin gibi evde kalmaktan iyidir, ablacığım. Afiyet olsun size, ben odamdayım. Kitap falan okuyorumdur bakarsanız." Dedim.

"Tamam kızım." Dedi babam.

Kalktım ve odama geçtim. Kasım'dan mesajlar gelmişti.

Sonbahar: Bitti şimdi. (20.09)

Sonbahar: Bir dövmeci dükkanım var. (20.10)

Sonbahar: Yani dövmeciyim. (20.10)

Siz: Demek ailemin bahsettiği serseri sensin. (20.17)

Sonbahar: Ne? Serseri mi? (20.17)

Siz: Yağmur yine ortalığı karıştırmaya çalıştı da yemekte, onun şeylerinden. (20.11)

Siz: sen mesaj atınca, sevgilim olduğunu ima etti ailemin önünde. Babam olabilir derken annem, çok taviz verme serserinin birini getirir dedi. (20.12)

Siz: Yağmur da evet yine olmasını istemeyiz falan diye zırvaladı. (20.13)

Siz: Ben de diyorum ki, bahsettikleri serseri demek ki sensin :D. (20.13)

Siz: Aferin eski Ahenk, senden daha azını beklemezdim zaten. (20.13)

Sonbahar: Ben de senden daha azını beklemezdim Ahenk'im. (20.14)

SELAMLAR HELLOLAR NABERSİNŞZ ASKOLAR.

kitap büyümeye ve okunmaya basladı... çok mutluyum!

Lütfen yorum ve voteunuzu eksik etmeyin ki daha da büyüyelimmm

Karakterler hakkındaki düsünceleriniz?

Kasım?

Biricik?

Ahenk?

Bülent?

Sema?

Yağmur?

Öpüldünüz.

XO.

Portakal Sever Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin