𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺

557 47 7
                                    

Jimin'in parktan içeri girdiğini görür görmez oturduğum banktan kalktım. Bakışlarımız buluştuğunda derince bir nefes verdi. Daha çok 'başlıyoruz yine' gibi havayla yapmıştı bunu.

İstediğimi almadan vazgeçmeyeceğimi anlamış olmasına rağmen, her gün parka gelmeye devam ettiği için şansımı bugün de kullanacaktım.

Bugün fazlasıyla etkileyici görünüyordu. Aynı anda banka oturduğumuzda, sanki ben burada yokmuşum gibi denize doğru çevirdi bakışlarını.

"Jimin."
Yanıt vermedi.

Muhtemelen gitmemi istemesine rağmen hâlâ yanında oturduğum için bana sinir oluyordu. Bunu yanıt vermemesine rağmen dişlerini birbirine bastırmasından dolayı kasılan çenesinden anlamıştım.

Yine de doğum günüm gelmeden ilk öpücüğümü almak istiyordum.
"Jimin."

Bıkkınca kafasını benden tarafa çevirdi. Şirin bir gülümseme takınarak ona bakmayı sürdürünce kaşlarını kaldırdı.

"Ne sırıtıp duruyorsun?"
Bu kadar kaba olması cidden normal değil.

Küçükken zorbalığa falan mı uğradı da isanlara karşı bu kadar kaba diye düşünmeden edemiyorum. Belki de sadece bana karşı bu kadar kabadır?

Yok, bence bu herkese karşı böyle...
"Hâlâ seni ikna edebileceğimi düşünüyorum."
"Edebilirsin."

Gözlerimin içinin parladığına emindim. Vücudumu tamamen ona çevirip merakla sordum.

"Gerçekten mi?"
Aynı oyuncu tavrıyla göz kırmak ve başını sallamakla yetinmişti.

Ona bakıyorken, konuşmaya devam ettim.
"Nasıl edebilirim peki?"
"Şöyle..."

Normalde insanlar için bu kadar uğraşmazdım ancak Jimin'in farklı bir aurası vardı. Bu da beni ona çekiyordu. Yoksa sadece inadım mı tutmuştu? Hangisi olduğunun bir önemi yok.

"Sen, yarın tüm gün benimle olacaksın. Seni ne kadar kötü biri olduğuma dair elli kere uyarmama rağmen tüm günü benimle geçirip görmeni istiyorum. Nasıl biri olduğumu..."

Duraksadı, ancak zaman kaybetmeden devam etti.

"Şahit olduklarından sonra hâlâ ilk öpücüğünü benim vermemi istersen... Yapacağım."

Bu kadar basit miydi yani? Tüm gün yanında kalacaktım ve 'bad boy' gibi hissettiği birkaç şey yapıp gözümü korkutmaya çalışacaktı. Hem ne kadar kötü olabilirdi ki?

Üç beş kişiyle kavga ederdi, bara falan takılmaya giderdi. Anlayacağınız gözümü korkutmak için elinden geleni yapacaktı bad boy'umuz.

"Anlaştık! Yarın saat kaçta, nerede buluşuyoruz?"
"Evin nerede? Seni sabah alırım."

Hızla ellerimi havada 'olmaz' anlamında sağa sola salladım. Kaşları hafifçe çatılırken, dudaklarımı aralamıştım.

"Babam seni görmesin."
"Bak sen..."

Aynı pis sırıtışı yüzüne yayıldı. Bakışlarım dövmelerine, oradan boynuna, oradan da suratına kaymıştı.

Ne kadar havalı bir aurası olduğunu düşünmeden edemiyordum. Az önce dövmelerini incelediğimi fark edince bakışlarımı kaçırdım.

"Yani babam biraz katı adamdır."
"Evin tek prensesi ha?"

Sakince yutkundum.
"Her neyse başka bir yerde buluşalım."

Fazla üstelemeden mırıltıyla onayladı. Biraz düşündü, sonra bana döndü.

"Burada karşılaştığımıza göre burada buluşalım?"
"Harika bir fikir! Benim neden aklıma gelmediyse..."

Jimin yeniden sırıtmıştı. Şöyle güldüğü zaman anlamlandıramadığım şekilde tuhaf hissediyordum. Tuhaf bir söylemişim ya da alay konusu olmuş gibi hissediyordum.

Yani hissettiğim tabi aşk değildi, öyle her gördüğüme aşık olmazdım ancak başka bir şey vardı. O'nda bir türlü çözemediğim bir şey vardı.

"Senden daha akıllı olduğum için olmasın?"
Sakince koluna vurdum ama birden ciddi haline geri büründü.

"Bir daha bana dokunma."
"Aman anladık. Kötü çocuk tavırları falan, anladık..."

Mırıltıyla geçiştirmiştim. Beni tamamen es geçip deniz keyfine geri döndü. Zaten bu parkı güzel kılan tek şey bu deniz.

Ah öyle hırçın, ama aynı zamanda öyle sakinleştiren bir deniz ki bu... Huzur kaynağı resmen.

"O halde yarın sabah burada görüşürüz?"
"Yarın bu isteğinden vazgeçeceksin."

Onu umursamadan parkın çıkışına doğru ilerledim. Günlerdir bahsettiği kötü çocuk Jimin'i merak etmiyor değildim.

Şöyle bir düşünecek olursak ne kadar kötü olabilirdi ki? Birkaç kavga görecektim, birkaç dikleniş, hatta birkaç sarkıntılık belki?

𝙁𝙞𝙧𝙨𝙩 𝙆𝙞𝙨𝙨 || 𝗣𝗝𝗠Onde histórias criam vida. Descubra agora