𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟶

468 47 10
                                    

Jo Han elindeki telefonu cebine koyup bana döndü ve gülümsedi.

"Tamamdır! Doktordan izin alabilmişler. Birkaç güne burada olurlar. Çok teşekkür ederim Eun."

Jo Han, ileri sürdüğüm fikirle direkt onları aramıştı. Bense hâlâ bizi izleyen Jimin'e çaktırmadan bakıp duruyordum.

Aslında onu kesmek için değil, daha çok ne zaman bakmayı kesecek acaba merakı yüzünden bakıp duruyordum. Jo Han, sonunda onu dinlemediğimi fark eder ederek kafasını Jimin'den tarafa çevirdi.

Fazla belli ettiği için hızla koluna yapışmıştım. Bakışları yeniden beni bulunca, gülümsemekle yetindim.

"Gelecek olmalarına sevindim. Jung Hye gibi cesur bir kızla tanışmak isterim."
"Sen de az değilsin hani."

Alayla Jimin'i işaret eden kuzenimin bacağını çimdiklemiştim. Canı yandığı zaman her zaman verdiği tepkiyi vermişti.

Kendini sessiz moda almış, acıyla ağzını aralarken gözlerini sımsıkı yumup sessiz bir çığlık atmıştı.

"Yalan mı kızım? Kim tanımadığı bir adama gidip beni öpmeni istiyorum der ki? Üstelik sadece listendeki maddelere uyduğunu söylediysen vay haline..."

Omuz silktim.
"Ben kıza cesur dedim, cesur. Ben cesur değilim, deliyim."

Kıkırdadığımda parmak şıklatıp beni onaylamıştı. Çok geçmeden oturduğu banktan kalkıp yanımıza yaklaşan Jimin ile anında gerildim.

Yüzümdeki gülümseme silindi, bakışlarım bize yaklaşan bedenine sabitlendi. Jo Han donup kalan bakışlarımı takip ederek bedenini çevirince, Jimin', yakından gördü.

Önümüzde dikilmeye devam ederken konuşmuştu.
"Konuşacağız."

Söylediği tek kelime bile tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Jo Han bana kısa bir bakış attıktan sonra Jimin'e döndü.

Gözüne değen güneş ışığına karşılık tek gözünü kısarak araya girdi.

"Sen kimsin?"
"Ben de aynı şeyi senin için soracaktım."

Jimin ortamın kızışacağının garantisini veriyordu. Kendisi bundan hoşlanan bir tip, görüldüğü üzere... Bir de Jo Han'ın yakışıklılığını görünce, kıskanmıştır kesin.

Kuzenim diye söylemiyorum, aşırı iyi çocuk. Derin bir nefes aldım, konuşmak için dudaklarımı araladım ancak Jo Han izin vermedi.

"Ben Eun'ın yanında olduğuma göre önce sen sorumu yanıtlayacaksın."

Jimin onun sert cümlelerine karşı sakin kalabilecek miydi merak ediyordum. Sinirle dudaklarını yaladığını görünce gülmemek için kendimi zor tuttum.

Erkeklerin egoları gerçekten komik olabiliyor.
"Beni kavga ettiğin liseli tiplerle karıştırma istersen."

Jimin'in işkence yapabilme özelliğini düşününce tüylerim bir kez daha ürperdi. Jo Han'a kafayı takmaması en iyisiydi. Hızla ayağa fırlayıp araya girdim.

"Jo Han, iki dakika bekle olur mu? Hemen dönerim."

Birkaç saniye yüzüme baktı, sonra kafa sallayıp üstelemek yerine denize geri döndü. Neticede birbirimizin kararlarına saygı duyan insanlardık. Medeni şekilde yani...

Kuzenime öldürecekmiş gibi bakan Jimin'in dikkatini kendi üzerime çektim.

"Ne konuşacaksan konuşalım."
Kafasıyla onu takip etmemi işaret etti.

Onunla fazla zıtlaşmak istemediğimden sessizce peşinden gittim. Jo Han'dan yeteri kadar uzaklaştığından emin olunca bana dönerek elini montunun ceplerine soktu.

"Kim bu?"
"Bak şimdi komik bir şey söyleyeceğim... Seni ne ilgilendiriyor?"

Alayla gülmüştü.
"Komikmiş baya, bak güldüm gördüğün gibi."

Ardından ciddileşip üzerime bir adım attı.
"Soru soruyorsam cevap ver Eun."
Derin bir nefes alıp gözlerimi kıstım.

"Son konuşmamızı hatırlamıyorsun sanırım Jimin? Söylediğin ve anlaştığımız gibi bir daha peşinde dolanmayacağım. Bunu uzatmanın bir anlamı var mı?"

" Bu kadar çabuk vazgeçeceğini düşünmemiştim. Benim için zevkli oluyordu aslında. "

Dişlerimi sıkarak ona bakmaya devam ettim, ancak konuşmaya ara vermek gibi bir niyeti yok gibi duruyordu.

"Listene uyan yeni çocuk bu mu yoksa?"
Dalgayla söylediği cümleye karşılık bende alayla güldüm. Durun biraz...

Jo Han'ı ilk öpücüğümü verecek çocuk olarak seçtiğimi sandığı için mi dakikalardır bizi izliyordu.

"Belki öyle, belki değil. Seni ilgilendiren bir şey mi bu?"
"İlgilendirmesini mi isterdin?"

"Sorduğuna göre bir ilgileniyor gibisin."
"İnsanın sorması için illa ilgilenmesi mi gerek?"

"İnsanın sorması için baya bir ilgilenmesi gerek aslında."
Bıkkınca nefesini verdi.

Ne kadar sınır tanımayan bir çocuk bu...
"Senin de bana söylediğin gibi... Mümkünse görüşmeyelim Jimin. Sana iyi günler."

Yanından geçerken kolumu tutmuş ve Jo Han'ın yanına gitmemi engellemişti. Jo Han'ın aptal aşık gibi denizi izlediğinden beni fark etmediğini görünce, bakışlarım yeniden Jimin'e çevrildi.

"Hah! Gören de senin peşinden koşuyorum sanar."

Tek kaşımı havaya kaldırarak sinirlendim.
"O halde neden beni soru yağmuruna tutuyor, yolumu engelliyor ve kıskançlık yapıyorsun?"

"Kıskançlık?"
Kafamla onayladım.
"Baya kıskandın gibi."

Bakışlarımla Jo Han'ı işaret edince, saniyelik arkasına dönüp işaret ettiğim yere baktı. Ardından sakince kolumu bırakıp gülümsedi.

"Daha birkaç gün önce seni öpmemi istiyordun. Bu kadar çabuk başka birini bulabileceğini tahmin etmemiştim. Masum gözüküyordun halbuki, ondan soruyorum."

Kafasını yana yatırıp devam etti.
"Diğerlerinden farklı gözükmek için masum gibi rol mu yapıyordun?"

Alayla güldüm.
"Ne o Jimin? Beni öpmek için can mı atıyordun?"

𝙁𝙞𝙧𝙨𝙩 𝙆𝙞𝙨𝙨 || 𝗣𝗝𝗠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin