𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟼

395 43 12
                                    

Yazar

"Hey! Burada biri var!"
"Sana denize yaklaşma o kadar demiyor muyum ben!"

Kadın koşarak çocuğun koluna yapışmıştı. Onu sürükleyerek denizden uzaklaştırmak istese de çocuk inatla yerinde tepinmiş ve işaret parmağıyla sırt üstü yatan bedeni işaret etmişti.

"Anne orada biri var diyorum!"
Kadın çocuğunu çekiştirmeyi bırakmış, işaret ettiği tarafa bakmıştı.

Kumların üzerinde sırt üstü yatan bedeni yeni fark etmiş olacak ki duraksadı.
"Biri mi var? Bu ikinci oluyor yahu..."

Bir ihtimal ondan önce gördükleri kız ile bir bağlantısı olduğunu düşündüler.

Kadın çocuğuna tahta evleri işaret etti.
"Git babana haber ver. Bu çocuğu da taşıyalım bari."

Çocuk annesinden aldığı emirle evlerine koştu. Kadın, Jimin'in bedenine yaklaşıp eğildiğinde, Jimin dudaklarından sızan su ile birlikte öksürmeye başladı.

Kadın telaşlı bir şekilde konuştu.
"Evladım iyice tükür, ne çok su yutmuşsun sen."

Ardından sırtını sıvazlamaya başladı. Jimin kendine geldikten sonra görüş açısına üzerine eğilmiş beyaz saçlı, orta yaşlı bir teyze ve ilerisinde de masmavi gökyüzü girdi.

Yeniden öksürdüğü sırada kadın onu kolundan tutarak kaldırmaya çalıştı. Jimin yorgun bedenini kadının yardımıyla doğrulttuğu sırada küçük çocuk da evden babasını alıp gelmişti.

Adam panikle eğilip Jimin'in yüzünü inceledi.
"Sen iyi misin çocuğum?"

Jimin gözlerini yeniden açarak etrafındaki insanlara baktı. Cevap vermek yerine yanan boğazıyla gözlerini yumdu.

Adam onun sırtına vurmaya devam ediyorken yeniden konuştu.

"Adın ne senin?"
"Jimin."
Diyebildi sonunda.

"Tamam, turp gibisin Jimin. Şimdi kolunu omzuma atıyorsun. Seni eve taşıyoruz tamam mı?"

Jimin onu kafasıyla onaylayıp dediğini yaptı ve kolunu adamın omzuna attı. Adam tüm gücüyle bedenine destek çıkmış ve zar zor eve kadar taşımışlardı.

Jimin geldiği evi göz ucuyla inceledi, ardından karşısında duran yaşlı bir kadın, onunla hemen hemen aynı yaşta bir adam ve küçük bir çocuktan başka kimse yoktu görünürlerde.

Yeni yeni kendine geldiği için, aklına gelenle gözleri büyüdü. Adam onun bu telaşlı haline daha da telaşlanmıştı.

"Ne oldu?"
"Sevgilim! Yakınımda bir kız gördünüz mü?"

Bu sefer yaşlı kadın konuşmuştu.
"Sevgilin şöyle uzun kumral saçlı minyon bir kız mı?"

Kadının Eun'ı tarif etmesiyle Jimin'in gözleri parlamıştı.

"Evet! Evet minyon tipli, saçları beline geliyor."
Kadın gülümsedi.

"Endişelenme, endişelenme. Kız arkadaşını senden önce bulduk."
Çocuk yanağını kaşırken, diğer eliyle de odayı gösterdi.

"Kendine gelmiş olabilir. İçerde uzanıyordu en son."

Jimin oturduğu koltuktan bir hışımla kalktı, çocuğun gösterdiği odaya girip içeriyi süzdü. Ardından çifte dönüp dudaklarını araladı.

"Burada kimse yok."
"Nasıl yok?"

Kadın merakla onun yanında durup odaya baktı. Çocuk çenesini kaşıyıp tekrar araya girdi.

"Dışarı çıkmışta olabilir..."
Jimin onları orada bırakıp kapıya koştu.

Az önce neredeyse sürüklenerek getirildiği evden sahile doğru koşmaya başladı. Biraz etrafta dolandıktan sonra uzağındaki bedeni fark etti.

"Eun Sang!"
Kumların üzerinde yalın ayak sakince yürüyen bedene doğru var gücüyle koştu.

Eun Sang ise kendisine seslenildiğini duyar duymaz adım atmayı kesmiş, esen rüzgarla birlikte kafasını arkasından koşturan beden çevirmişti.

Gözlerini kırpıştırarak elini alnına yerleştirerek yüzüne düşen güneşi engelledi, sonra da kumda kendisine doğru bata çıka koşturan genci daha net görebildi.

"Eun Sang!"
Bir kez daha bağırdı genç oğlan.

Eğer Eun babası yüzünden ölseydi, kendini affedemezdi. Neden onun kurtulduğuna bu kadar sevinmişti onu bile bilmiyordu.

Yine de içinde bir sevinç vardı. Yanına varır varmaz kalbinin attığına şükrettiği bedeni sıkıca sarıp sarmaladı. Birkaç saniye tüm nefessizliğini sarıldığı bedende harcayıp geri çekildi.

Ellerini yanaklarına yerleştirdiği kızı kendine çekip dudaklarına bir öpücük kondurdu, sonra sakinleşip geri çekildi ve saçını hafifçe okşadı.

"Sen..."
Eun çatık kaşlarla cümlesine başladı..."

Eun Sang

Bakışlarım karşımdaki yüzün dudaklarına, ardından da hemen gözlerine kaydı. Yutkunup devam ettim.

"...kimsin?"
"Ne?"

Gülümsemesi solarken, yanağımdaki elini yavaşça geri çekmişti.

"Ne demek sen kimsin? Kim olduğumu biliyorsun ya Eun. Benim."

Ellerini kollarıma yerleştirdi. Az önceki aile de peşlerinden geliyordu. Biraz gerilerince durup film izler gibi izlemeye başladılar. Üstelik çıt çıkarmadan, pür dikkat izliyorlardı.

"Beni tanıyorsun Eun. Sen beni unutmazsın."
"Ben üzgünüm..."

Jimin sinirle ellerini çekmiş ve aynı hızla dudaklarını aralamıştı.

"Şaka mı bu Eun?"
"Şaka tabi! Ben hiç seni unutabilir miyim?"

Bu sefer onu kendisine çekip öpen taraf ben olmuştum. Jimin'in eli tereddütsüz belimi kavradı ve bedenimi kendine bastırdı. Bir an kendimi ilk tanıştığımız parkta gibi hissetmiştim.

"Çocuklar! Bu kadar ulu orta hasret gidermesiniz mi yavrum? Çocuk izliyor."

𝙁𝙞𝙧𝙨𝙩 𝙆𝙞𝙨𝙨 || 𝗣𝗝𝗠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin