𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟻

450 48 12
                                    

Biliyor musunuz, hâlâ Jimin'i görmenin veya onun yanında kalmanın ruh halime iyi geldiğini düşünüyordum. Bu nedenle gerçekten adımlarım orayı terk etmek istememişti.

Aslında şuan içinde bulunduğum odayı gerçeklikten soyutlanma alanı olarak görüyordum. Yavaşça kapının kolunu bıraktım ve Jimin'in yanından sessizce geçip koltuğa yöneldim.

Koltuğa oturur oturmaz, Jimin'in çatık kaşlarıyla karşılaşmıştım.

"Ne yapıyorsun?"
"Kal demedin mi?"

Şaşkınca sorduğum soru yüzünden boş bulunmuş gülmeye başlamıştı. Eliyle yatağını işaret etti.

"Koltukta otur demedim. Yatağa geçsene."
"Sen yatağında yat, seni koltuk tepesinde sürünürken hayal edemiyorum."

Omuz silkip koltuğun yumuşaklığını kontrol ettim.

"Hem alışkınım ben. Televizyon izlerken salonda çok uyuyakalmışlığım var."
Gülmeyi kesip yeniden konuştu.

"Yatağa geç Eun."
Birkaç saniye yüzüne baktım, ardından yavaşça ayaklanıp yatağa ilerledim.

Az önce kalktığım yere oturup sırtımı duvara yasladım. Jimin'in de bedenini koltuk yerine yatağa yönlendirdiğini görünce panikle sormuştum.

"Ne yapıyorsun?"
"Sakin ol Eun. Oturacağım sadece."

Yatağın diğer ucuna oturup benim gibi sırtını duvara yasladı ve odanın duvarını incelemeye başladı.

Aklıma Hye'nin görüntüsü geldikçe kötü oluyordum. Jimin'in izlediği duvara dalıp gittiğimde, sesini işitmiştim.

"Ağlama."
Elimin tersiyle yanağımı sildiğim sırada Jimin devam etmişti.

"Eğer ağlamaya devam edersen seni bardan dışarı attırırım."

Dalga mı geçiyordu, ciddi miydi anlamadığım için sinirlerim bozulmuş ve istemsizce gülmeye başlamıştım.

Jimin meraklı bakışlarını benden tarafa çevirince, iyice kahkaha attım. Gülüşüme karşılık hafif tebessüm etti.

"Bütün bir gece burada kalacağın için şanslısın."
"Sana sarılabilir miyim?"

Söylediğini es geçip sorduğum soru yüzünden şaşkınca kaşlarını kaldırdı ve gözlerini açtı. Anlamamış gibi gözlerimin içine bakıyorken yeniden sordum.

"Sarılmak. Bir eylem hani. Kollarını dolu-"
"Olmaz."

Kısaca yanıtladı. Derin bir nefes verdim. Sabır taşı olsa çatlamıştı işte de ben bana mısın demedim.

"İtibarın mı zedelenir kötü çocuk seni?"
Sinirle bakışlarını yüzümde sabitlediğinde, toparlamıştım.

"Odada biz varız sadece. Niye bu kadar tedirginsin ki? Birine bahsetmem ben."

"Onunla alakası yok. Bana dokunulmasını sevmem de izin vermem de."

Kaşlarımı çatılırken, dünyanın en mantıklı sorusunu soracaktım.

"O halde nasıl birlikte oluyorsun?"
"Onlar bana dokunmuyor. Ben onlara dokunuyorum."

Sahte bir şaşırmayla devam etti.
"Böylece alan memnun satan memnun ve olup bitiyor."

Öyle tuhaf bir ifadeyle onu geçiştirdim ki, gören gülerdi emin olun. En iyisi siz zihninizde canlandırın.

"Bunlar yüzünden mi?"
Dövmelerini gösterdim.

Neticede bana babasının ona yaptıklarını anlatmıştı. Yaralarını kapatmak için dövme yaptırdığını anlamak için fazla zeki olmaya gerek yoktu.

"Bunlar yüzünden."
Kafamla onayladım.

Hâlâ yan yana oturuyor ve iki arkadaş misali sohbet ediyorduk. Yani... Öyle değil mi?

"Neden yaralarını dövmeyle kapattın?"
"Sen böyle benim sinirimi bozacak sorular sormaya devam mı edeceksin?"

Hızla kendimi savunmaya geçtim.
"Daha önce de anlatmıştın."

"Evet, önceydi. Boşluğuma geldi, bahsetmiş bulundum. Abartma sen de."

Sert sesini işitince fazla üstelememeye karar verdim. İleride mutlaka öğrenirdim nasıl olsa. Şuan yapacağım şeyin ileride beni neye sürükleyeceğini bilmesem de yapacaktım.

Acaba gerçekten de bardan yaka paça dışarı attırır mıydı beni? Yana dönüp yatakta Jimin'e yanaştım ve hiç beklemediği bir şey yapıp başımı göğsüne yasladım.

Başta irkildi, fakat sonra sinirli ses tonunu işittim.
"Ne yaptını sanıyorsun? Bana dokunamazsın, çekil."

Bana dokunmadan uyarıda bulunsa da, onu insanlaştırmaya kararlıydım. Kafamı hızla iki yana sallayıp onu reddettim ve elimi de beline sardım.

Jimin yaşadığı ikinci şokla sabır dilercesine derin bir nefes verdi. Sonra kafasını tavana çevirdi.

"Bana dokunma diyorum sana! Ahtapot gibi yapıştın."

Sesi odanın içerisinde yankılansa da gözlerimi yumdum.
"Rahatmış. Niye çekileyim?"

Yüzsüzlük yaptığımın farkındaydım ancak sarılmaya ihtiyacım vardı.

"Eun Sang ciddi-"
"Sus biraz."

Onu terslemem üzerine üçüncü şokunu yaşamış ve ağzından okkalı bir 'hah' sesi çıkmıştı. Kıpırdanıp daha da ona sokulduğum için eli gözlerine gitti.

Birkaç saniye orada kaldığı için dudaklarımı aralamıştım.

"Jimin biri sana sarılıyorsa, geri sarıl."
"Hayatta elimi sürmem."

Çatık kaşlarımla bedenini sarmalamayı bırakmadan kafamı ona çevirdim. Çenem göğsüne battığı için dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"İnsanı delirtirsin sen."
Birden sinirini unutup sırıttı.
"Bunu diyen çok oldu."

Onu 'vah vah' bakışlarımla iğneledikten sonra yanağımı geri tişörtüne yasladım.

"Ne zaman çekilirsin tahminen?"
Sorusuna karşı omuz silkmiştim.

"Uyumayı düşünüyorum aslında."
"Eun saçmalama. Çekilsene. Yapıştın cidden."

Onu dinlemeden gözlerimi yummuş ve birkaç saniye öyle kalmıştım. Bir süre sonra bedenim gevşediği için uyuduğumu sanmış olacak ki elini belime yerleştirdi.

Hafifçe tebessüm etsem de, iyice rahat hissetmiştim. Bir süre daha öyle kaldığım için gerçekten de uykum gelmişti. Uyumadan hemen önce Jimin'in uyuduğumu düşündüğümü için kendi kendine mırıldanışına şahit olmuştum.

"Bir kızın bana dokunmasına, hatta sarılmasına izin verdiğime inanamıyorum..."

𝙁𝙞𝙧𝙨𝙩 𝙆𝙞𝙨𝙨 || 𝗣𝗝𝗠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin