SV_14

103 24 0
                                    


14

"Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar..."

Pablo Neruda


Kübra oldukça bol olan eşofman altını dizine gelen tuniğiyle birlikte giymişti.  Üzerindekiler uzaktan bakınca gülmekten kendinizi alamayacağınız şekildeydi. O eteğini, feracesini severdi bu girdiklerine sinir oluyordu. Soyunma odasından çıkmadan aynadan kendisine bakıp eşarbını düzeltti. Yine her yeri ağrıyacaktı.

"Off" dedi çığlık atar gibi. Arkasından birisi omzuna kolunu atıp beline çimdik attı.

"Of deme kız"
Bu gelen ilk tanıştığı iyi, güzel bir şekilde dayak yediği arkadaşıydı.

Gözlerini devirip normal bir sesle söylendi " tabii haşat olan sen değilsin! Konuş böyle rahat rahat"

"Ama ne güzel dayak yemiştin kız,o zaman sana içim ezildi ya."

"Hem dövüyor hem de içi acıyor nasıl bir zıtlıktır bu yaa!"

Koridordan geçip geniş kapıyı açtılar. 15 i geçkin çeşitli yaşlarda kız vardı ve döğüş sanatlarından bir kaçını öğreneceklerdi. Ne yazık ki şu 3 senede bir tane bile Fatihin çenesini kırabilecek yumruk atamamıştı. Keşke atsaydı da şuradan kurtulsaydı.

Neymiş ' kendisini koruyacak kadar döğüş bilmesi lazımmış ' miş ne gerek var !

"Umarım" dedi Kübra" umarım yine seninle eşleşmem, hiç acımıyorsun. Deneme tahtası değilim ben"
Zehra kahkaha atıp tepeden bağladığı saçını savurdu" burda ben mi suçlu oluyorum yani?"
" Yok canım ben suçluyum!" Dedi Kübra engel olamadığı siniriyle.

2 saat sonra...

"Bak bu sefer yine acıdım, sadece burnuna azıcık hasar verdim" Zehra Kübranın kolundan tutup bir tur etrafında sürükleyerek çevirdi.
"Ha bi de sanki azıcık kaşını kanatmışım " dedi masum yüz ifadesini koruyarak.
Kübraysa şaşkınca açılmış gözleriyle Zehraya baktı."Burnuma hasar vermedin, kırdın ve ayrıca kaşımı azıcık kanatmadın, yardın. Bunu bilmeni isterimki bana azıcık hasar vermedin basbaya nevrimi döndürdün! " sonlara doğru bağırdığını fark edememişti.
Gözlerini yumup derin bir nefes çekti içine, sakinleşmeye çalışıyordu.

"Dostum" dedi Zehra sağ elini arkadaşının omzuna koyarken." Sakin ol azıcıkk..." demesine kalmadan çenesiyle yanağının ortasına yediği yumrukla ilk başta sendeledi. Kübra bunu fırsat bilip ayağıyla çelme takınca da kendisini parkelerle bakışırken buldu.

'Sanki parkeler tam temizlenmemişti'
Kübra attığı yumruğunu havaya kaldırıp parmaklarını tek tek öptü. Ne de güzel atmıştı o ilk yumruğunu? Ben oldum diye düşündü. O sıra yerde hâlâ iki metre uzanan arkadaşı geldi aklına. Hafifçe dizlerinin üzerine çöküp Zehra yı dürttü.
"Ben " dedi Zehra iç çeker gibi "Ben sanırım yaşlanmışım, artık beni gömebilirsiniz "

"Ne?"

"Diyorum ki koca Zehra yaşlanmış küçük Kübra güçlenmiş. Adim karalandı kızım göm beni gitsi. Artık böyle yaşayamam! "

Kübra dayanamayıp biraz sesli güldü" Ne saçmalıyorsun kızım, sen başını mi çarptın o güzel yumruktan sonra?" Dedi keyiften dört köşe olmuş sesiyle.
"Başımı değil ama gururumu,onurumu çarptın galiba! " dedi Zehra yattığı yere daha fazla yayılırken.
Olur olmaz her yere yayılma potansiyeli vardı, hiç şüphesiz ve yeni kurbanı bu pek te temizlenmemiş parkeler olacak gibiydi. Ama sâdece gibiydi öyle olacak diye bir şey söz konusu değildi.

 SEHER VAKTİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin