12

28.3K 1K 80
                                    

Gökalp'ten

Elimdeki telefonu bırakıp başımı oturduğum koltuğun arkasına yasladım. Dudaklarımdan silinmeyen gülümseme ile tavanı izliyordum. Evet evet tam olarak olarak aptal gibi sırıtırak düz beyaz boyalı bir duvarı izliyordum.

Bakmayın öyle beyaz olduğuna. Yeşil hareler canlanıveriyor ben baktığımda. Açık kahve saçlar, çillerinin dağıldığı yüzü aklımdan çıkmadığı gibi her baktığım yerde de beliriyor.

Elimi uzatsam dokunabilecek gibi olduğum görsel, toz bulutuna dönüşüp yok oluyor. Ardından tekrar beliriyor ve tekrar yok oluyor. Ben ise bundan şikayetçi olmak yerine her seferinde bunu bir oyun haline getiriyordum. 

Dudaklarım mümkünmüş gibi daha fazla kıvrıldı. Beni güldürebilmesi için somut bir şekilde yanımda olmasına gerek yoktu. Onun ile ilgili herhangi bir anı düşündüğümde de dudaklarındaki bu değişime engel olamıyordum.

Feride Şah.

İsmi bile kahkaha attıracak derecedeydi.

Gözümün önünde görüntülü konuştuğumuz anlar canlandığında zihnimde defalarca oynattım bir sinema filmiymişçesine.

1 ay olmuştu. Bana attığı o ilk mesajdan bu yana tamı tamına 30 gün geçmişti ve o bu sürenin içerisine bir haftalık hasret girmişti.

Henüz hasret diye nitelendirebilir miyim bilmiyorum. Daha kavuşmamış bedenlerin hasreti olur mu ki? Ya ruhların..

Elimi alnıma dökülen tutamlarımın arasına daldırıp arkaya doğru yatırdım saçlarımı. Ardından yan yatırdığı başım ile tekli koltukta oturan Yasmin'e döndüm.

"Yasmin, bana söylemek istediğin herhangi bir şey var mı abicim"

Televizyonda oynayan çizgi filme o kadar odaklanmıştı ki duymuyordu. Ya da işine böylesi geliyordu.

Hele bir şey yap o kıza..

Kafamın içinde yankılanan ses kocaman bir kahkaha atmama sebep oldu. Attığı o mesaj zihnimde kendi sesiyle var olmuş ve yankılanmıştı az önce. Deliriyorsun dostum

Kahkaham Yasmin'i bana döndüren şey oldu. Çatılmış kaşlarla neye güldüğümü çözmeye çalışıyordu. Başarabildiği pek de söylenemezdi gerçi.

"Hey, delirdin mi sen? Neye gülüyorsun?"

Kafamı iki yana sallayarak alnıma dökülen saçlarımı savurdum. Fazlasıyla uzamışlardı.

"Son duyduklarımdan sonra delirmiş olabilirim, bilmiyorum"

Hala çatık olan kaşlarının altından koyu kahvelerini üstüme dikmiş cevabımı bekliyordu.

"Ne duydun ki?"

"Ferideyle konuşuyorduk az önce bir şeyler söyledi"

Çatık kaşları normale döndü. Fakat bu sefer de yakalanmanın vermiş olduğu hislerle sürekli kaçırıyordu benden.

"Ne olmuş ki? Seni delirtecek kadar ne söylemiş olabilir"

Konuşmaya başlamadan önce oturduğum koltuğun Yasmin'e yakın olan kısmına geçtim. Kızmayacaktım, nasıl kızabilirdim ki ayrıca. Kimim vardı onlardan başka.

Ellerim anında koyu tutamlarının arasına karıştı. Bizim sanırım Kurt ailesi olarak tek zaafımız buydu. Saçlarımız ile oynanması..

"Feride'ye takip isteği yollamışsın, öyle söyledi"

Gözlerini kucağında birleştirdiği ellerine dikti. Suçlu bir çocuk gibi.. Uzanıp saçlarının arasına kuvvetli bir öpücük kondurdum.

"Öyle suçlu gibi bakma Yasmin, kıyamıyorum sana biliyorsun"

Köyden Askeriye'yeWhere stories live. Discover now