𝟜

217 23 2
                                    

Jungkook sabah uyandığında tanımadığı bir evde olduğu fark etmiş ve hemen sonrasında burasının ev değil, bir otel odası olduğunu anlamıştı.

Hızla kabanını giymiş ve yüzünü yıkayarak odadan çıkmıştı.

Kapıdaki adamlara sorduğunda Bay Kim'in şirketine gittiğini öğrenmişti.

Kendi şirketine gitmek üzere aracına bindiğinde telefonunu kontrol etmiş ve bir çok haber sitesinden bildirimi olduğunu görmüştü.

Hızla haberlere tıkladığında başlıklar şu şekildeydi;

"Mafya Jeon Jungkook, kendisini Mafya aşkının kollarına bırakırken ekibimize yakalandı!"

"Kore'nin en iyi Mafya sıralamalarında 1. Olan Kim Taehyung'un kucağında taşıdığı kişi Japonya'nın en iyi Mafyası olan Jeon Jungkook mu? Daha fazlası için buraya tıklayınız."

Ve daha fazlası...

Fotoğraflar dahi vardı. Büyük ihtimalle dün, Taehyung onu odaya taşırken çekilmişti.

Fakat fotoğraflar, yaklaşmaya cesaret edilemeyecek kadar yakındı.

Şirketine gelen Jungkook hızla aracından inerek asansöre bineceği sırada Taehyung'u aramıştı.

"Bay Jeon uyanmışs-"

"Kapa çeneni sikik herif! Ne yaptığını zannediyorsun sen?!"

Taehyung afallamıştı.

Kabul etmeliydi ki, küfür bile o güzel sesine ne de çok yakışıyordu. Anasına bacısına sövse susar, dinlerdi.

"Anlamadım? Ne diyorsun?"

"Kapat telefonu çenesini siktiğimin herifi!"

Telefonu hızla kapatarak bir köşeye fırlatmıştı.

Adamları, Jungkook'u ilk defa bu kadar sinirli görüyordu.

Çünkü Jungkook asla aşık olmazdı. Buna yemin etmişti. Olsa bile bunu kimseye söylemeyeceğine çok büyük yemin etmişti.

Aşık olduğuna bile söylemeyecek kadar büyük yemin etmişti...

Yemini sikik bir herif (!) yüzünden bozulduğu için sinirliydi.

Odasına girip koltuğuna oturduktan hemen sonra kapısı hızla açılmış ve aynı hızda kapanmıştı.

Jungkook, hızla ayağa kalkmış ve Taehyung'a dönmüştü.

"Kapı çalmayı bilmiy-"

Omuzlarından koltuğuna geri itilmesi ise susmuştu Jungkook.

O'nunla şu konumdayen zaten nasıl susamazdı ki?

Kolları, onu koltukla arasında sıkıştırmışken, bir de yüzüne bu denli yakınken nasıl susamazdı ki Jungkook?

Sustu ve sadece dili ile baskı yaptığı için hafifçe tepecik oluşan Taehyung'un esmer teninin bir parçası olan yumuşacık yanağına baktı.

Terliyordu...

Kabul etmeliydi ki şu an fazla çekiciydi.

Kolları arasında ve yüzüne bu kadar yakınken Jungkook'un o taptığı yüzü çok çekiciydi.

Taehyung, dudaklarını aralayıp Jungkook'un yüzüne daha da yaklaştığında sanki kelimeler aklından uçup gitmişti.

Sahi? Neden bir anda buraya gelmişti ki?

Neden şu an bacakları O'nun bacaklarının atasındaydı?

Sahi ya, neden teni bu kadar bembeyazdı ki...?

Neden kendisine bu kadar güzel bakıyordu? Tıpkı aşık gibi...

Bu güzel gözler, neden nefret ediyordu kendisinden?

Taehyung, dudaklarını vazgeçmiş gibi nefesini vererek birbirine bastırmıştı.

Odaklandığı tek nokta, karşısındaki minik, ince ve pembe dudaklardı.

Taehyung'un boş vermiş nefesi Jungkook'un yüzüne çarpmış ve yüzü boyunca dağılmıştı.

Garip hissediyordu. Çok yakındı..

Kim Taehyung, kendisine saçma bir yakınlık içerisindeydi.

Ve kendisi, sadece O'nun gözlerine bakarken; O, dudaklarına bakıyordu.

O, dudaklarına yiyecek gibi bakıyordu...

Tam o sırada Taehyung yüzüne daha da yaklaşarak burunlarının birbirine değmesini sağlamıştı.

Her eğilmesinde, destek aldığı koltuğun kolları ile titreşim yaratıyordu.

Farkında değildi ama o da yersiz bir heyecan içindeydi.

Jungkook'un kalbi sanki atmayı unutmuş gibi arka taraflara bi yerlere kaçmıştı.

Belki de birazdan olacaklardan dolayı erken bir kalp krizi için kendisini hazırlıyordu.

Şu anda aralarından birisi konuşursa ikisinin de dudakları isyan bayrağını asıp sonsuz bir öpüşme içerisine girebilirlerdi.

Ve sanki Taehyung, bunu istiyormuş gibi gözlerini pembeliklerden ayırmadan konuştu.

"Telefonda.... Söylediklerini tekrar söyleyebilir misin? Şimdi. Şu haldeyken söyleyebilir misin Jeon?"

Jungkook, burun uçlarının birbirine değmesi ile titriyorken, dudaklarının her kelimesi ile dudaklarına çarptığını hissedince gözlerini daha fazla açık tutamamış ve kapatmıştı.

Kolları titriyordu. Deli gibi boynuna dolanmak istedikleri için titriyorlardı.

Ama tek yapabildikleri, koltuğun kollarını sıkmaktı.

"S-söyleyemem.."

Taehyung, yüzüne yerleştirdiği zafer sırıtması ile sanki imkanı varmış gibi Jungkook'a daha da yaklaşmış ve dudaklarını sus çizgisine bastırarak geri çekilmişti.

Jungkook, fazla yorgun hissediyordu. Sanki bu kadar heyecan ona fazla gibiydi.

Uyumak istiyordu...

Koltuk ile arasına girdiği bedenin kolları arasında, sonsuza kadar uyumak istiyordu.

Odada yankılanan ayakkabı topuğu sesi ile Taehyung'un karşısındaki koltuklardan birisine oturduğunu anlamıştı.

"Filtre."

Jungkook gözlerini açtığında hâlâ koltuğu sola dönüktü ve karşısında oturup kendisini bekleyen bir beden vardı.

"N-ne?"

"Kahvem. Filtre olsun."

Hızla masasındaki telefona ulaşarak asistanını aramıştı.

"İ-iki f-filtre kahve."

Jungkook telefonu kapattığında ellerini masada birleştirmişti.

"Etkilenmiş gibisin Jeon?"

"Etkileyen sizseniz, etkilenmemek mümkün değil Bay Kim."

"O zaman Jeon? Daha fazlasına ne dersin?"

Cümlesi bittiğinde tekrar, az önceki yerindeydi.

Kolları arasına almıştı kendisini.

Yüzü, az öncekine oranla aynı mesafedeydi.

"Belki Jeon? Dudaklarım bu sefer sus çizginden aşağısına inebilir? Ve belki, biraz fazla oyalanabiliriz Jeon?"

CONFLICT LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin