𝟡

159 20 0
                                    

Kim şirketine sonuna ulaşan Jungkook, arabadan inmiş ve büyük adımları ile şirkete girmişti.

Herkes onu durdurup yardımcı olmak istese de, Jungkook şu an çok sinirliydi.

Sinirliydi, çünkü nasıl olur da Kim Taehyung onun ilk öpücüğünü alacağını iddia edebilirdi ki?

Taehyung'un odasına daldığında ortada hiçbir beden göremedi.

Bu durum onu daha da sinirlendirirken, şirketten çıkmış ve adamına 'Kim'in evine' sürmesini söylemişti. Ayrıca şu an, adamının Taehyung'un evinin konumunu bilmesine şaşırmaya zamanı pek yoktu. Fark bile etmemişti zaten.

Jungkook, Taehyung'un evine geldiğinde daha önceden aşina olduğu şeyleri boş vererek sakince kapıyı çalmış, açıldığı an ise evi inletecek güçteki sert adımlarını zemine vurarak oturma odasına adımlamıştı.

Tüm öfkesi, koltukta sargılar içinde yatan bedeni görür görmez sanki uçup gitmişti.

Yerini, hızla akan göz yaşlarına bırakmıştı.

Jungkook, çok küçük hissetti. Güçsüz ve küçük...

Ellerini yüzüne kapatıp kimsenin olmamasının verdiği rahatlık ile aşık olduğu bedene arkasını dönerek bir süre sessizce ağladı.

Taehyung ise uyuyordu...

Jungkook, kendisine geldiğinde neden geldiğini bile unutarak koltukta yatan bedene yaklaşmış, başının ucuna çökmüştü.

Kıpırdamıyordu...

Sargılı göğsünün bağlı olduğu kola elini koymuş ve minicik okşamıştı.

Bu okşanmaya uyanan Taehyung, karşısında kesinlikle kendisine yaşlı ve kızarık gözlerle bakan bir Jungkook beklemiyordu.

Hayır, kesinlikle bir Jungkook beklemiyordu.

Yerinde dikleşmeye çalıştığında onu Jungkook durdurdu.

"D-dur. Yaralısın. Hareket etme."

"Bırak beni. Kendim halledebilirim."

İkisi de şu an sinirliydi. Daha garibi ise neden sinirli olduklarını asla bilmiyorlardı.

Belki de birbirlerini gördükleri için mutlulardı? Ve bu mutluluklarını gösteremeyecek kadar çocuklardı.

Doğru, ikisi de çocuktu. Henüz çocuk olamayan çocuktu ikisi de. Çocuklukları içlerine kaçmış birer çocuktu ikisi de. Bu yüzden öfkelilerdi, bu yüzden asabi, inatçıları. Ve bu yüzden kalpsizlerdi. Erken olgunlaşmanın bedelini kalpleri ile ödemişlerdi, aşk ne bilmiyorlardı.

Bu iki beden, aşkı da, sevgiyi de, sevilmeyi de, birbirlerine görmüş, beraber öğreneceklerdi.

Çünkü ikisi de daha aşkta çok toydu..

Jungkook aklına gelen yazılar ve sözler ile tekrar sinirlenmiş, Taehyung'u bırakarak canı acısa da ne isterse yapmasına izin vermişti.

Taehyung, canı acısa da belli etmeden dikleşip koltukta oturur pozisyona gelmişti.

Jungkook ise yanına oturdu.

Jungkook, televizyonun kararmış ekranından, Taehyung ise Jungkook'un pembeleşmiş dudaklarından gözlerini çekemiyordu.

Şu an, fazla öpülesilerdi...

Ve bu şartlar altında söze ilk, aklına gelen o yazılar ile, Jungkook girmişti ama-

"Taehyung, o mektubun-"

"Jungkook seni deli gibi öpmek istiyorum."

Hızla gözlerinin buluşmasını sağlamıştı Jungkook. Taehyung'un ona adım adım yaklaştığını fark etmiyordu.

"N-ne?"

"Pespembe oldu dudakların. Ağlamışsın güzelim, şişmişler. Jungkook, ne kadar güzel olduğunun farkında değilsin. Sahip olduğun bu güzelliği hastane duvarlarında benim uğruma ağlayarak heba ettin. Güzelim, izin ver bedelini ödeyeyim sana. İzin ver, yapışayım şu dudaklarına. Jungkook... o şeftali rengi dudakların bir tek benim dudaklarıma değsin, izin ver. Çünkü şu an öyle güzel parlıyorlar ki... öyle güzel seni öpmem için bana yalvarıyorlar ki bu güzelliğin karşısında ben, dayanamıyorum..-"

PİSİ PSİKOPATIIIM!

BURDA TAK DİYE KESTİM.

Hızlıca yapçam dedim ama sonraki bölüme artık muhahaha😌💅🏻

CONFLICT LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin