-❝Bir Grup Genç❝

656 35 36
                                    

fic family issues ve akran zorbalığı başlığı altında olacağından dolayı etkileneceklerin şimdiden bırakmalarını söylemeliyim.

şimdi iyi okumalar...

-

Kulaklarımdaki kulaklıklarımla beraber eve doğru yol alıyordum. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyorken bir yandan da gittikçe soğuyordu. Son baharın başlarında dahi oldukça rüzgar vardı. Kapşonumu kapatıp ellerimi de cebime koydum ve kendimi ısıtmaya çalıştım. Çantam hâlâ sırtımdaydı.

Okul saati çoktan bitmiş olmasına rağmen eve gitmemiştim. Gitmek istememiştim. Neredeyse haftanın en az 3 günü gittiğim kütüphanede -kaç saat kaldığımı bile hatırlamıyorum- biraz vakit geçirdim.

Üniversite son sınıf öğrencisiydim. Ve okulumu yaşadığım şehirde seçmeyi karar verdim. Gidebildiğim daha iyi üniversiteler vardı ama gitmeme izin veren biri yoktu.

Yolda yürürken ayağımın ucuna gelen taşları tek tek iterek ilerliyordum. En sonunda hepsi çapraza gittiğinde yollarımız ayrılıyordu. Karşıma çıkan son taşı da büyük bir sertlikle ittiğimde, hemen ötemde duran birinin ayakkabısına değip durdu.

Kafamı kaldırıp, kim olduğuna baktığımda, tepkisiz kalmaya devam ettim. Üç adet yaşıtım çocuk karşımda, kollarını göğsünde birleştirmiş gülüyorlardı. Artık hiç de yabancı olmayan bu tipleri her gördüğümde midem ağzıma gelmeye başlıyordu.

Diğer ikisine nazaran daha önde duran çocuk bir adım daha atıp aramızdaki ufak mesafeyi tamamen kapattı. Yüzüme bakıp dudağının kenarını alayla ısırdığında biraz daha eğilip boylarımızı eşitledi.

"Gördüğüne sevmedin sanırım?"

Hiçbir cevap vermeden sadece gözlerime baktığımda tek istediğim belasız bir şekilde buradan uzaklaşabilmekti. Dayak yemeyi önemsemiyordum ama bu grup tarafından yumruklanmak da hiç etik gelmiyordu.

"Neden konuşmuyorsun? O kadar kötü insanlar mıyız biz?"

Alayla gülüp hemen arkasında duran arkadaşlarına baktı. Gözleri tekrar benimkiyle buluştuğunda o beyaz suratına koca bir tokat atmak istedim.

Uzanıp kulaklarımı tek seferde tutup çıkardı ve yere fırlattı. Telefonum da eş zamanlı olarak elimden kayıp gittiğinde derin bir çektim. İstediğini yapmasına izin verip ağlamamaya çalışıyordum sanki bu beni güçlü gösterecekmiş gibi.

"Sana soru soruyorsam eğer cevap vereceksin, anladın mı?"

Ellerini cebine koyup üstten bana bakarken gözlerimi tamamen yerdeki telefonuma diktim. Karşımdaki çocuğun söylediklerini umursamadan bir adım atıp yerdeki eşyalarımı almak için eğildim.

Ama o benden önce davranıp telefonumu ayağının ucuyla itti ve daha uzağa fırlattı. Alaylı kahkahası kulaklarımı doldurduğunda, onu gülüşünde boğmamak için kendimi sıktım.

Dilini yanağıma bastırdığımda eğildiğim yerden kafamı kaldırıp ona baktım. Güldüğü suratı tamamen gitmiş ve yerini ciddi bir ifade kaplamıştı. İçten içe korkutsa dahi ona belli etmemek konusunda kararlıydım.

"Ne o? Dövecek misin?"

Bakışlarımın nasıl bir hâl aldığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama buna rağmen bir müddet daha bakışlarımı çekmemekte kararlıydım.

Alt dudağım tireyecek gibi olduğunda, dudaklarımı birbirine bastırdım. Durum böyle olduğunda bakışlarımı da ondan çekip ayağa kalktım. Tam karşısında durmaktansa aramızda birkaç adımlık mesafe bırakmayı tercih ettim.

your lips my lipsWhere stories live. Discover now