❝Taehyung'un Çiçeği❝

235 22 16
                                    

Son zamanlarda iki farklı hikayem vardı. Bunun ilki ailemin yanında, diğeri ise Taehyung'un yanındaydı. Biri kötü sonlu bitiriyorken diğerinin sonu hâlâ belli değildi. Tamamlanmamış bir hikaye gibi.

Ama eğer şu anı soracak olursanız oldukça iyi bir gidişatı vardı ve her zaman böyle olmasını dilerdim, ki eğer Taehyung her zaman nazik tutumunu gösterirse iyi bir sona sahip olabiliriz gibi gözüküyordu.

Gerçekten onun açısından durumlar nasıldı veya benim gibi hissediyor muydu bilmiyorum. Hatta benim gibi hissetmesi için fazla erkendir. Çünkü anladığım kadarıyla Taehyung'a her şey altın tepsiyle sunulmuş. Belki de sevgiye dahi ihtiyacı yoktu.

Benim aksime.

Taehyung'un kendisi gibi ailesi de oldukça ilgili insanlardı. Annesinin gözlerinde bana karşı bile bir şefkat vardı ve Taehyung haricinde başka kimde o bakışları gördüğümü bilmiyordum.

"Jeongguk.."

Kolunun altındayken merdivenleri çıkmasına yardım ettiğim sarhoş adamın hırıltılı sesini duydum. Yarı uyuklar bir haldeydi ve ben olmasam çıktığımız tüm merdivenlerden yuvarlanması an meselesiydi.

"Ne oldu?"

En az onun kadar ben de bitkin hissediyordum çünkü 4 saat -veya daha fazla- araba kullanmıştım ve hiç dinlenmeye fırsatım dahi olmamıştı.

"Yanımdasın, değil mi?" Dediğinde ağzımdan sabır diler gibi 'hah' nidaları çıktı. Arabadan indiğimiz andan itibaren garip soruları başlamıştı ve bu sefer gerçekten düzgün bir şey diyeceğini sanmıştım.

"Değilim."

Kafası eğik bir haldeydi ve beni duyar duymaz kızarmış gözlerini üzerime dikti. Garipsemiş bir şekilde bana bakıyordu ve gözüme oldukça şirin gelmişti bu hali.

"Tamam."

Kafasını ağır ağır sallayıp tekrar önüne döndü. Ses tonu tıpkı gereksiz yere trip atan ufak bir çocuğu andırır gibi çıktığında gülümsemeden edemedim. Normal hayatında şımarıklığa hiç de yer veren birisi gibi değildi. Bu yüzden onun sarhoş halini görmek güzeldi.

Çıkmayı bitirdiğimiz merdivenlerin ardından bir koridor bizi karşıladı. Üç tane kapı vardı, birisi bariz belliydi ki lavaboydu ama diğer ikisinden hangisinin yatak odası olduğuna dair bir fikrim yoktu.

Soldaki odaya girmeyi tercih ederek kolunun altına girdiğim adamı da oraya doğru sürükledim. O da zaten nereye götürürsem götüreyim hiç inkâr etmeden benimle gelecek gibiydi.

Karşımdaki beyaz kapının kulpunu indirdiğimde önce içeriye ufak bir göz attım. İçerideki eşyalara bakılırsa yatak odasını bulmuştum.

Dürüst olmak gerekirse oldukça güzel dizayn edilmişti. Duvarlarda gri tonu hakimken yerler beyaz ahşaptı. Yatak çarşafının rengi pastek renklerinde bir yeşildi ve oldukça yumuşak gibi duruyordu.

Kapıyı tamamen açtım ve doğru tercih yaptığım odaya ilk ben adım attım, sonra da yanımdaki koca cüsseli herifi götürmeye çalıştım. Dışarıdan bakılınca da çok hafif bir şeye benzemiyordu ama sadece birkaç dakika içinde iflahımı kurutmuştu.

Onu iki kişilik büyük yatağına doğru götürmeye çalıştığımda artık gerçekten yorulmaya başladığımı hissettim. En az Taehyung kadar sersemlemeye başladım ve eğer bıraksalar düştüğüm yerde uyuyacak gibiydim.

Yine de pes etmemeye çalışıp birkaç adım sonra yatağın önüne geldim. Daha fazla canımı dişime takmanın bir anlamı olmadığına kanaat getirdiğimde hiç de kibar olmayan bir şekilde, kelimenin tam anlamıyla Taehyung'u yatağa doğru fırlattım.

your lips my lipsWhere stories live. Discover now